BOŞLUĞUN METROPOLÜseni aradım bütün yıkılma sanatlarında belki de hep karşımdaydın ama yoktun görünürde bütün altüst oluşlarından geçtim tarihin hafızanın yasaklı şehirlerinde sordum seni ipuçları getirdi senden ıslık çalamayan çocuklar bir virgül kelebeği; onu izlememi söyledi tam arkamı dönüp giderken yola çıkmıştım bir kere hüzün ülkesinden rüyadan rüyaya uçup duruyordum kiralık kanatlarla alçaklığın tarihini yazanlara “hayır” diyenlerin arasında aradım seni sessizlerin seyahatine katılmıştın hata veriyordum yumruğum anlam kazandıkça hata veriyordum, adım erroriste çıkmıştı resmini gösterdim anımsama işçilerine uzun uzun bakıp “onu hiç görmedik” dediler tren mezarlığında vagonlarla konuştum feodalizm uykudayken bitişik yazılan yürekler-de oradaydı “de” henüz dahi anlamında kullanılmıyordu bir ara sesini duyar gibi oldum yetmişlerdeydi oraya koştum idam gri bir ülkenin başkentiydi sonra ikibinler: insanların uyku arabasına bindiği ve bu gün gittikçe kalabalıklaşan o büyük araba gökten eski evlerin üstüne dev bir kaya sarkmıştı “bu ne?” dedim “boşluğun metropolü” dediler bozgun bakışlılar sokağına girdim aklımda “sarılmak” fiili üstümde “zaman, annem ve öteki şeyler” ellerimi gördüm orada savunmasız; ellerim bilek güreşi yapıyordu devletle orada da seni aradım, orada düşlerin grevinde yere yatırılmış sözcükler meydanında bu kez yenilgiyi uzun tutmuştum bu kez sadece bekledim, bekleyişin kökenine indim ki bize oturmaya gelecek bekleyiş diktatörlüğü belki yanında bir günbatımıyla gelirsin diye bakındım ve belki bir çiçek dolaşmaya çıkmıştır dışarıda bir çiçek o saatlerde kokuların kaptanıdır |