ORADA HER ŞEY SÖZÜN ÖLÜMÜDÜR(Şu yazıyordu bilinmeyenden gelen mektubun sonunda: “Işığın ölmesini izleyen bir toplum… Bu senin ülkenin onarılamayacak bir gerçeği… Merak ediyorum, senin ruhu parçalanmış ülkende hâlâ âşık olan insanlar var mı?”) betonun içine dökülmüş insanın olanaksızlığı diz çökmekten dizleri irileşmiş insanın gülün çarmıha gerilişini tebessümle izleyen insanın hatırladım: -ölülerin yanından onları görmeden geçip gitmek insanlığın çok eski bir alışkanlığıdır-* zincir taşıyıcılarının tek bildiği ise hızlı yoksunluk sislerin içine saklanırlar zincir taşıyıcıları ihbar etmek için zihnin acısını hatırlatan ustayı ve kentin meydanındaki ortak mutsuzluk fotoğraf yakıcılarının başında nöbet tuttuğu orada her şey sözün ölümüdür orada her şey kum; susturmak için sözcüklerin müziğini taş kesilmişti bir anda varoluş anlatıcıları sökülmüştü yerinden direnişi müjdeleyen işaretler son verilmişti gerçekliği unutturmayan düşçülerin işine ve eğer bir yerde düşçüler yoksa oradaki tek gerçek fikirlerin düşüşüdür sonra seni gördüm bana ellerini uzattın seslerin yuvasından koştum ellerine doğru “ben” denen düşmandan kurtularak ışığın ölmesini izleyen insanları çıkartarak üstümden ayaklarıma dolanan yılanların korkunç ruhlarına çarpa çarpa başkaldırı atlasında ışığın mağlubiyetini kıpırtısız izleyenlerin arasından koştum ellerinin sevişme çağını başlatan kokusuna doğru yolumu kesip kim olduğumu soruyor kimsecikler mesleğim: kırılmış kalpleri bulup onları azizleriyle ünlü kentlere taşımak ama siliniş bileğimden hiç ayrılmıyor bileğim gönüllü körlüğe itiraz eden ustaların buluşma yeri (*Saramago, Körlük) |