HİÇ KARŞI ÇIKILMAMIŞ GÜLMENİN ORTADAN KALDIRILMASINA
etrafta hiç gül yok, hece bekçileri var
sona erdirmek için kızıla çalan sözcükleri maddeye koşarken duygularını düşürenler çiçek hikâyeleri anlatıcılarını ihbar eden adaletsizliği unutturmakla görevli muhbirler hiç gül yok ortada, ölmüş renkler var bütün bunlar ağır şeyler, çok ağır her sabah uyandığında pencereleri kapalı bir ülke karşılıyor seni bir ülke ki gözleri kanayıp duruyor –görmemekten- ve hep aynı ses yükseliyor dünya denen dev mazgaldan: Sisifossss! Sisifossss! kaç kez söyledim mesleğim hayalperestlik düş yolculukları çizen tecrübesiz bir ressamım ben kan ve kılıç kokan ağzıyla kalın kalın bağırıyor gerçekliğin kayası: Sisifossss! Sisifossss! ben o değilim diyorum; insanlardan kaçtığım için taşlarla konuşan biriyim sadece düşüncenin kırık dallarını onaran bir işçiyim kuşların ayakları kanamasın diye ama hiç gül yok ortada, gece nöbetçileri var renk olmaya çalışan kum tanelerini söndüren hiç öfkelenmemiş kimse görünürdeki bu yalnızlığa hiç karşı çıkılmamış gülmenin ortadan kaldırılmasına çok ağır şeyler bunlar, çok ağır taşıyamaz hiçbir sırt bunu; gelse bile dünyanın bütün Sisifosları ve yok olmadıkça sevgisizliği yaymakla görevli muhbirler |