UYKUNUN ÖLÜMÜkimse yokken gelmişti uykunun ölümü kimse yoktu, sislerin buluşmasına gitmişlerdi cenazesi boşluklar kalabalığıydı insanlar yoktu gölgeler vardı gölgelerle söyleşen ıslıkçı rüzgârlar bir de bütün okunmuş kitapların uğultusu ilk kez atılıyordum böyle bir uçurumdan sözcükler evreninde buldum kendimi kayboldum uçsuz bucaksız anlamlar tozunda kuşların dansı öptü düşüncelerimi ışığa koşan denizlerin sesi geliyordu az ileriden çağrılar gönderdi hiç görmediğim biri o biri ki yüzünden papatya tarlasına geçilen ve sarı beyaz düşlerin serpildiği geçitler nasıl da irileşti sisli bir dağın eteklerine düşüş sesimle dokundum düşüşe; yankıyla yıkanmıştı ne getirdin çocukluk kadar uzak o yerden? diye bir soru sarkıyordu ağzından: “suyun sesine inanışı getirdim” dedim omzumda sallanan şu şey de uykunun ölümünün tazeliği düşüşün aynasına aktım gördüm insanların elinde kalan tek şeyi: ihanet yağmurunda kalan okunaksız dünya ve yırtık çaputlardan yapılmış “ezilenlerin romantik haykırışı” asla duyulmayacak olan sahipsiz dualar dili işgal eden zehirler evreni duyguları söndüren mantık yılanı kafaların içindeki yalnızlık çöplüğü işte şuradalar; demirden elbiseleriyle görünmez mızraklarıyla gelmişler bu kadar yükselmişken alçaklığın tarihi ağaçların gözyaşlarına sarılıyorum iptal edilmiş yapraklarmış onlar ah, onlar iptal edilmiş yapraklar şimdi okunaklı bir isyan lazım bize gelmeyen vapurları bekleyenlere vapurların asırlar önce iptal edildiğini söylemek buzullaşan yürekler çağında bize hatırlatmanın kum fırtınası lazım bize ezilenlerin romantizmi değil çelikten haykırışı lazım o haykırış kırabilir ancak düşüşün aynasını ki ayna kırıldığında kırılış ufka dönüşür |
Bmbaşka boyuta sürükledi şiir.
Hem felsefi
hem metafizik mi desem
farklı auraya sahip .
farklı bir enerji hissettim her satırda.
Tebrikler şair .