ÖYLE SUSAMIŞIM Kİ DUDAKLARIM KUMLARIN ODASIyazarak uzaklaşırım sanıyordum dünya ağrısından tam ortasına düştüm parmaklarım yandı kalemi fırlattım elimden koştum, hafızamı boşaltarak koştum isimler ve onların anılarını düşürerek üstümden koştukça arkamdan geldi kalem kırları gezdim, ağaçsız dağları maden tanrıları için öldürülen tepeleri tükendim hayatları iptal edilen kederli köpeklerin bakışlarında insanların olmadığı yerlerden yuvarlandı sesim yüreksiz toplumların yanından geçip gittim ayaklarım yanıltıcı kapılara yöneldi şölenlerin sesi geliyordu kapıların ardından kalem tutup çekti beni hüznün uğramadığı o yerlerden buzullar barındıran fikir ikliminde çalkalandım içinde hiç kimsenin olmadığı kalabalıklarda kaldım bir süre ıstırap yakalayıp çıkardı beni oradan ıstırap görev yerini asla terk etmiyordu uzaklaşılmıyor dünya ağrısından arkamı dönüyorum mesafelerin atasını görmek için bir bakıyorum yanı başımdaymış uzaklık uzaklık yakınlığın ikiz kardeşiymiş ve görünmeyen kanatlarmış dünya ağrısı son bir öyküm kalmıştı bu yitik zamanda masum bir uyku satın aldım onunla kalem bulup sürükledi beni uyanışlar durağına öyle susamışım ki dudaklarım kumların odası yanılgının gizliliğine sığınıyor susuzluğum adını anıyorum soyutlanmanın yüreğiyle adını anıyorum kendimi hatırlamak için bir bakıyorum camları kırılıyor şehrin nedir bu ışığa benzeyen şeyler neden karanlık hâlâ yerinde duruyor yalnızlara hediye edilen bir yıldız söylemişti çok eskiden: karanlığı yok etmezmiş yanlış ışıklar tecrübesiz öğrenci renklerle dolu mesai saatleri parmakların en çok dokunduğu silme tuşu silme tuşuna başkaldıran yok oluşu unutturan tek şey iken aşk uyarı ekranında yazanı işaret ediyor stajyer sonsuzluk: “mesai saatlerinde âşık olmak yasaktır” yüzü düşüyor günbatımı ustalarının kederin yükselişini anlatan merdiven satıcılarının ah, bulantının başarısıdır bütün bunlar yorgunluğu kilim yaptık oturduk üstünde ağlıyoruz insanın yenilgisine; dünya ağrısı, kalem ve ben bir de bulanıklaşmış dönüş yolları bu yüzyılın konusu değilmiş yazarak uzaklaşmak |