İKİ ŞİİRİN HİKÂYESİ(hatırlıyorum, sen sevdiğini iyi öldürürdün ve taksilere binip giderdin… böyle başlamıştı üçüncü şahıs olma yolculuğum) devir değişti her yer şüpheli hislerle dolu artık esir sözcüklerle konuşuyor insanlar az önce iyileşmeyen bir düşünceyi getirip attılar şuraya kayboldu bir dalganın yok oluşu gibi bakıp bakıp içinden üzüldü izleyenler düşünceye böyle davranılmazdı eskiden kaybolduğumuzda çocukluğumuz bulurdu bizi gitse bile fazla uzaklaşmazdı çocukluğun sesi çağırınca koşup gelirdi hemen rüzgâr estiren incir ve dut ağaçları dalgın sular da gelirdi onunla hepsi bir arada kederin üstünü örterlerdi konuşacak kimse bulunamazsa yetişirdi taşların muhabbeti bir çocuk tren raylarına kulağını dayayıp duyduğu uğultuyu sonsuzluk sanırdı ne güzel bir yanılgıydı sonsuzluğa inanmak yanlış verilmiş kararların suskunluğuna rağmen yalnızlığa iyi bakılırdı eskiden (sokak lambalarını kandıran adamlara giderdin geç anlardın sevgisiz sevişmelerin ıssızlığa çıktığını ruhun paramparça geri dönerdin bütün zamanların en sadık çölüne) devir çok değişti her yer hileli hislerle dolu görünmemek için içindeki tünele saklanıyor insanlar az önce anlaşılamamış bir duyguyu atıp gittiler asfalta ıssızlıktan yeni dönmüş bir kadın gördü bunu bir de “kararlar mezarlığı” adındaki kitabı yazan adam göğü kapladı düş gücü elinden alınmışların hüznü bitmek bilmiyor sevilmeyi aşk sananların mutsuzluğu o kadar kırıldı ki giderken kimseye veda etmedi yaşamın anlamı bir anlama öyle davranılmazdı eskiden (sana anlatmaya çalışırdım yüzündeki uçurumları gülüp geçerdin, düşen ben olurdum o uçurumlardan gerçekleri duymamak için kendi masalına saklanırdın ben üçüncü şahsın hikâyesine devam ederdim) saatlerce güneşi dinliyoruz hüznün etkisiyle gölge olunca aşkın yerini değiştiriyoruz olgun ellerimizle bütün üçüncü şahıslar aynı hikâyede toplandık haftanın üç günü uçurumlarını düzeltiyoruz senin diğer günler yorgunluktan yığılıp kalmayı yüzün unutulmanın lekeleriyle dolu hepimiz bir olup siliyoruz yine de çıkmıyor belki de rüzgâr estiren incir ve dut ağaçlarını çağırmalıyız dalgın suları ve taşların muhabbetini sonra hayatı en iyi anlatan o iki resmi göstereceğim sana biri tren raylarından gelen uğultunun sonsuzluk sanılışı diğeri de yıldızlara bakmanın öldürülüşü |
Haklı çıkmak olmayacak olsada bile istiye
Hep aynı değilmi hayatın içinde
Saklar kendini gölge gibi
üçüncü şahıs olmanın fedakarlığıyla veya caresizliğiyle
Tebrikler
Larmina tarafından 24.3.2024 09:33:39 zamanında düzenlenmiştir.