AH, BİR BULUT AĞACIYMIŞ TUTUNDUĞUM O KÜÇÜK ARALIK
çok koştum yüzündeki anlamın peşinden, yetişemedim
yetişemedim, yüzündeki yol bitti yol bir uzaklığa aralıksız sarhoşluk taşıyor dünyaya bırakılmışlığın görkemi ve ağırlaştırılmış ses hapsi yolun tek bildiği bu işte. yetişemedim ve ıstırap sahneden indirdi beni küçük bir aralıktan bakıyorum şimdi seyircisi olmayan bir oyuncuymuşum ben kalabalıkları olan ama insanları olmayan bir ülkeymişim anlamlarını toplayıp gidiyor güvendiğim sözcükler o küçük aralıktan bağırıyorum onlara: “durunnnnnn!” ve anlıyorum ki sesim sonbaharın tırnağı bile olamazmış şu gelen özür dilemek isteyen bir kentin çocukluğu mu? bir kentin çocukluğu nedir ki olsa olsa köydür içinde artık Ayten’i olmayan olsa olsa yolları sürekli kazılıp duran bir mahalledir ağaçları kurşuna dizilen ah, bir bulut ağacıymış tutunduğum o küçük aralık oradan bakınca zihnimdeki acıyı görüyorum: kuşlarla konuşmayı bilmeyen insanlar yapıştırılmış alnıma bundan hiç bahsetmiyor görkemli bırakılışlar uzmanı yol yolun tek bildiği üzerime damlayan ağırlaştırılmış his hapsi yetişemedim ve kayboldum yüzündeki izler bittiğinde anlamı alıp bir gürültüyü koymuşlar göğsünün tam ortasına gizlenmen için düşlerden temizlemişler sokakları ve “insan sonsuzda gerilemenin kapısındadır” oldu o küçük aralıkta gördüğüm son fotoğraf, yol bunu da bilmiyordu |
'Soyut Refleks' de söylemişsin ya hani "İmgeyi ağzına verip bastım tetiğe. Kan yaban elması ağacının gövdesine sıçradı. Birbirine sarılıp son kez vedalaştı kırmızının kalbindeki o iki harf. Uçup gitti melankoli gölünde suyun sandala bıraktığı koku.
Saat sabahın hiçi olmuştu. Şehir ter içinde kalmıştı abartılmış seslerden ve imla hatalı sevişmelerden. İçim bomboştu artık. Sıradanlıklar dünyasına geri dönmüştüm. Taşın sadece taş, yolun sadece yol, evin sadece ev, dokunmanın sadece dokunmak ve üşümenin sadece üşümek olduğu nesneler dünyasına geri dönmüştüm."
Bu arada kitap demişken o kadar anlamlı o kadar imgeyle dolu zengin güzel bir kitap ki sana tarifini anlatamam. Soluksuz okuduğum bir kitap öyle diyim anlarsın sen...
"Ölmek ne garip şey, ölünce çiçek atıyorlar üstüne" gibi daha birçok anlamları içinde barındıran, hepsi birarada düşündüren, sorgulayan aynı zamanda...senden tam beklediğim isteğim gibi bir kitap anlayacağın...her şeyden önce Ayten var bir de tabi...Ayten'siz kitap mı olurmuş arkadaş?:)
yaralı ceylan diyorum ona ben...finalde beni ne bekliyor bilmiyorum ama bitmesin diye ağır ilerliyorum biraz...
Bana "en iyi imge ustası kimdir?" diye sorsalar sorgusuz sualsiz hiç düşünmeden seni söylerim...gerçekten sen ne güzelsinsin ya!
ben kendi adıma çok ama çoook teşekkür ediyorum bu güzellikleri bizimle paylaştığın için...
sevgiyle yürektesin...