YÜKSELTİLMİŞ SESSİZLİK(Bir gün bir kitap okudum, kitabın hayatı değişti. Kitabın ilk sayfalarında adamın eline bir his tutuşturuldu, bunu yakalanmadan yerine ulaştırması söylendi. Sonsuzluk yasal değildi henüz aynalar sokağında. ve hüzün kontrol altına alınabiliyordu o zamanlar.) son hızla devam ediyor yükseltilmiş sessizlik tarih şehirlere hiç soru sormuyor elleri yakılmışlara gücü yetiyor tarihin piyasaya fazladan sürülen çirkinlik (bknz: rıvdan dimlen vs.) ıslah edicilerin elindeki ışıltılı kırbaç kalp krizi geçiren cumhuriyet kin üfleyen Sünni teneffüs nasıl da düzenli sıraya giriyor uyuyanlar uyuyanların çocukları ha bire iş imkânına sahip oluyor babalarını gözaltlılardan topluyor ötekilerin çocukları yükseliyor ezilenin ezene duyduğu sadakat ve çürümenin üstünü örten küçük müjdeler Filistin’e başkent verilecekmiş herkes kelimelerini yavaşça yere bırakıp oraya bakıyor kapı öyle hızlı çalınıyor ki bi bakıyorum unutuş gelmiş yeni elbiseleriyle tarihin gözlerinin içi gülüyor tarihin bir yanında sevinç ordusu bir yanında siyasi osuruklarıyla ünlü gösteriler lordu ihtişamla açılıyor zulme besmeleyle başlayanların sahnesi (Kendimle karşılaşmamak için dışarıyı izliyorum, içimdeki ruhsatsız tabanca taşıyan dışarıyı. Küçük harfler ülkesinden usulca inen damlacıklar kaldırımlara henüz anlamlarını bulamamış kelimeler bırakıp dağılıyorlar. Bunda bile güzel bir hikâye arıyorum. Kurgusuz, kendiliğinden gelişen, emredenlerin ve itaat edenlerin olmadığı hikâyeler. Bir süre orada takılıyorum. Sonra görüntü bulanıklaşıyor. Tekrar dünyaya dönüyorum. Kim olduğum ve bana verilen roller hatırlatılıyor tek bir tuşla. Uyumamak ve kapılmamak için tekrarlıyorum sürekli: Ben toplum yararına çalışan biriyim. Ben toplum yararına çalışan biriyim. Ben toplum yararına çalışan biriyim.) sordum tarihin yüzüne karşı: nedir insan kalmak? yorgunluktan yere yığıldı soru ah hafıza, huzurumun baş düşmanı!* avucumun içine kağıttan bir uçurum sıkıştırdı bunu yakalanmadan yerine ulaştır dedi bütün yalnızlığı üstüme geçirip çıktım yok sayılmışlar evinden böyle başlamıştı hikâyeler yurduna kaçışım (*Cervantes) |