LEVİATHAN’IN ZEHİRLİ KOLLARIyaşamak uzak bir yer ismi; hiç gitmediğim. ellerim susmayan uzanış koynum yaprak dolu hislerim mevsim normallerinin üstünde yürüyorum sarı sayfalar arasında yaşamak yürümektir belki yü-rü-me-yi bilerek yavaşlatıyorum adımlarımın arasına tire işareti koyarak ilerliyorum uzasın diye yine de birkaç sayfada bitiveriyor yaşamak çirkinliği kuvvetlendiren şeyler başlıyor çürümüş toplum giriyor araya cesedini kimsenin meydandan kaldırmadığı ölü zihniyet üzerine basılıp geçilmiş anlam piyasa sürülmüş duygu alışverişleri satılmış bedenler, rezidanslar, cam tavanlar Leviathan’ın zehirli kolları ah, emek hırsızlarından sıra gelmeyen yaşamak (Yabancılaşma değil bu; bütün sahte olanları, diz çökmeyi cesarete tercih edenleri iliklerine kadar tanımış olmanın, tiksinmenin ve her gün aralarında dolaşmak zorunda kalmanın üzerime yapıştırdığı sonsuz bir distopya bu.) yalnızlığın tarihini yazanlara bakıyorum; öyle kalabalıklar ki! ve öyle çok ki mürekkep gürültüsü her kalem darbesi kafamın içinde zıplayıp duran ejderha sürüsü yeni bir düş edinmeliyim diye çıktığımda kendimden “sonsuzluğu dene” demiştin onu da denedim, çok sıkıcı, anlamsız öyle dardı ki sonsuzluk adım atacak yer yoktu içinde kimse yoktu sarılacak taşlardan başka sonsuzluğun koynu insan heykelcikleriyle dolu Leviathan seslenir aşağıdakilere: “düşünceyi yok edin!” Leviathan’ın seslenişi görünmez ok sürüsüdür ama aşağıda olmaktan memnundur aşağıdakiler tecrübesiz ayaklarımla kalakalmıştım ortada duyuyordum sözleri zindana atılanların seslerini içimdeki değerli parçalanmaya tutundum Leviathan’a karşı ve biliyordum şimdi yaşamak tehlikeli bir yer ismi; gittikçe yaklaştığım. |
ne güzeldi şiirin...sevgi ve selamlar çokça...