HAFIZANIN SOĞUK ODASIsen de hissediyor musun seslerin huzursuzluğunu kelimelerin yankısı vardır dolaşıp dururlar görünmez dağların yamaçlarında kayalara çarpa çarpa uçuşurlar duyulmak için duyulmazlarsa ufalanıp yere düşerler toza dönüşürler ama ölmezler ses parçalarının döküldüğü o son durak işte orası hafızanın en soğuk odasıdır anlam da öyle; tek ve silahsız dolaşıp durur kocaman cümlelerin içinde konacağı düşünceyi arar sisler ormanında kaybolma pahasına bulamazsa kırılır ve gittikçe irileşir kırılış kimin yüzüne yerleşirse o artık kırılış ustasıdır bense bir yer arıyorum içinde boşluk hissi olmayan dolaşıp duruyorum zihnime ateş edenlerin arasında bağırıyorum dağını arayan yankılar gibi bağırıyorum “en iyi atışınızı yapın!” diye dönüp bakmıyorlar bile bir intiharın güzelliğine kusursuz çalışır “ölümleri ayarlama enstitüsü” insan kendi kıyametini kendi yazmıştır bütün çağlarda ve inandığını söylediği tanrısına yüklemiştir bütün suçu tarihin en zengin menüsüdür: savaş, salgın, ölüm ve kıtlık sofradan hiç eksik olmamıştır mahşerin bu dört tatlısı yaşama sevinci de öyle; yenilginin tarihi kadar eskidir avuç içi kadar yer kaplar, kırılgan ve savunmasız ama duygular treninde yolculuklara çıkan hislerin lideridir o ışıkların söndürüldüğü sayfalarda smokiniyle ortaya çıkıp yeniden başlatır hafızanın soğuk odasındaki yankıyı |
düşüncesi bile korkunç ama acı ve gerçekler bunlar...parası olan sermaye güçleri borozanı çalıyor...
umarım insanlar artık kış uykusundan uyanıp bu gidişata yeter! deyip bi son verirler.
sevgi ve selamlar çokça...