SAYISAL MEZARLIKelimde “acı çektirmek yasal değildir” pankartıyla onlara ait sokaklarda volta atıyorum tuzağa yürür gibi yapayalnızım ama bir kente yürüyen ordu değilim “bulantı” adında bir kitap da değil içine girdiğim şurası kıstırılmış bir toplum şurası da yenilgi tarlası yarı rüya yarı gerçek cümleler kuruyorum ikisi arasında zorbaya hizmet edenler ve çamur kokusu bir arada tam ortada kötü tohumların tomurcuklarını temizliyoruz biz ben’i öldürmüş biri olarak “biz” diyorum farkında olmadan “biz” dünyanın en yalnız sözcüğü biliyorum, ey görünmeyen sahnenin sevgili oyuncuları! biliyorum hoşunuza gitmiyor böyle şeyler söylemem böyle distopik şeyler: bakışlarından çöl dökülenler, yürüyen fikirler, saflığın gerçekliği, körlük sözleşmesi içinizi karartıyor ve henüz gidilmemiş bir yol öneriyor size yol durmadan konuşur gülümsemeyi uzatmak için yol dilsizler ailesinin evinin hemen önünden geçer düşüncelerine susturucu takılmış zavallı insanı aşağılanmış insanı getirip masanıza koyuyorum masanız kirleniyor, çiçekli konuşmalara alışkın masanız aranızda fısıldaşıp dirseğinizle birbirinizi dürtüyorsunuz görüyorum ünlem dolu yüzünüzle “bu da çok sıktı” deyişinizi en çok da “gerçek insanın yerini dijital kalpler almış” dediğimde kızıyorsunuz bana aynalar salonunda hamal gibi taşıyorsunuz –kötülüğe karşı suskunluğu- ezene olan sonsuz sadakatinizi de yanınıza alıp her akşam ev diye döndüğünüz yer; sayısal mezarlık! duvarların içine saklanan hayatlar yaratılır kuşatılmış okullar, camiler, dernekler, fonlar, bağımlılar, örgütlenmiş uşaklar, tapınmadan yapamayanlar ne yapsalar çıkmaz üzerlerine yapışan barbarlık lekesi ve düşüncenin vahşi ırkları en acımasız celladı doğurur adına devlet denen kusursuz bir döngüdür o diktatörlük ve demokrasi ara sıra yer değiştirir değişme sırası gelen bir maske bırakır koltuğa çıkarken çünkü maske insanın bozulmayan tek parçasıdır böylece döngüyü devam ettirir düzen ve karmaşa biliyorum, hoşunuza gitmiyor masanıza dökülen anlam anlamın elleri düzenli masanızın örtüsünü bozuyor ama benim de tek yeteneğim bu işte: sakıncalı pankartımla kusmalar semtinde volta atmak ve hatıra olsun diye saklamak arkamdan evime kadar beni izleyen plastik mermileri |
Okunası, "ayakları yere basan" bir kalemi keşfetmenin kıvancıyla bu sayfanızdayım.
Kaleminiz bana Yılmaz Odabaşı ve Mungan'ın kalemini düşündürdü ki yurdumun en değerli şairlerindendirler...
Yürek sesiniz hep çağlasın, efendim.
Teşekkürler ve çokça saygılarımla.