KUŞLARI AĞLATANLARIN YURDUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın "İnsan, yeryüzünün kanseridir."
Emil Michel Cioran, Çürümenin Kitabı ağaçları ağlatanların yurdunda ateşe yağmur taşımışsan küçücük avuçlarında bil ki o yağmur gökyüzünün özetidir tamir etmek gerekiyor insanı, insanın eğilişini varlığın bulanıklaşan anlamını hislerle bağlarını kopardıkları için konuşurken yere düşüp duran sözcükleri burkulmuş zamanı düzeltip yerine koymak öyküsüzlükten gittikçe kendi içine kıvrılmış yolu ve yola bir yürüyüş yapıştırmanın işçiliğini bilmek gerekiyor yoksa yol parasına bile yetmeyecek elde kalan düşler içleri tenha, kalpleri kilitli, yüzleri okunaksız boyalı ürüne ve ıssızlığa koşuyorlar birbirlerine çarpa çarpa taşa tutuyorlar “ezilenleri ayağa kaldırma fikrini” sonra kandan geçilmiyor düşünce pazarı ve yoldaşları öldürülmüş şairlere kalıyor pazarı toparlamak zihin savaş alanı, duygular sözlüğü bomboş papatya kokulu bir mektup bile gezinmiyor içinde oysa rüyalardan yapıldığımıza inanmıştım uzun süre açıkta rastgele yüzüp duran, yapayalnız, boşluktan oluşan bir kayığın içindeymişiz görmek gerekiyor kukla oynatıcısının başlattığı çürümeyi görmek ve söküp atmak insanın sırtına iğnelenmiş ipleri sırtının kanla dolmasını göze alarak iyileştirmek gerekiyor insanı iyileşmiş insan; kuşları ağlatanların yurdunda avuçlarında su içirir kuşlara işte o su denizin özetidir |
komşuların bahçesinden gürültü ve şakayla karışık, ağızlarında çiğneyip yine kendi suratlarına tükürdükleri ıslak cümleleri kapalı dört duvar arasından hücrelerimde duyumsuyorum...
saygı duymalıyım belki bu çırpınışlarına, hayata tutunma çabalarına, bu aldırışsızlıklarına...
dünya ne dönüyor, ne de tepsi gibi dümdüz...dünya yamuk ve tuhaf bir şey oldu...
ki bu acı veriyor artık benim gibi hiçbir şey hissetmeyen birine...
sevgiler bıraktım çokça...
p.s: kalmış demek diyorum bi yerlerde ya da yüreğimin kuytu köşelerinde belki az da olsa bi parça sevgi kırıntısı...