ISTIRABIN KÖKENİNE İÇSEL YOLCULUKgörünürde hiç anlam yoktu başta sonra bakışları yüzüme değdi yüzüm saygınlık kazandı o yüzle kısabiliyorum kederin sesini o yüzle gülümseyebiliyorum herkese sokakta yürürken bir trene merhaba diyorum, seviniyor renklerin yurduna gidiyordur belki o tren belki de yoğun bakıma alınmış aşkları taşıyordur koşuyorum hiç yenilmemiş gibi yüzümdeki saygınlıkla hayretle bakıyor ardımdan uyuyan bir ülke kaybediş merkezlerinin yanından geçiyorum görüyorum hiç boş durmamış akıl tutulması oldukça kalabalık piyon değiş tokuşu töreni gülüşüp resim çektiriyorlar çürüyüşü onaylayanlar ve yine her zamanki gibi sabırla dağınık bir umudu yontuyor proletarya hatırlıyorum, ah hatırlamak! hafızanın ağrıyan dişi amatörce bir acı çekme yöntemi camdan bir kente taşların yağmasıdır hatırlamak kural dolu çantalarıyla gelmişlerdi iman (!) dolu göğüsleriyle yüce kinleri, kum dolu gözleri cihatları, çölleri ve kaosları hepsini çıkarıp etrafa saçmışlardı hatırlıyorum; gözkapaklarım çökmüştü çamurdan düş kaçakçılığı yaparak dindiriyorum anımsamayı gerçeküstünü kullanıyorum katlanmak için barbarlar devrine yere düşen sözcükleri kaldırıyorum iyileşmeyen bir yaprağı kaldırır gibi onlara ruhsatsız anlamlar yüklüyorum bazen ne yapsam da engelleyemiyorum tiksintiyi tiksintiyi bir gökdelen yapıp önlerine koyuyor hafızam gözlerini alamıyorlar ondan ıstırabın kökenine içsel bir yolculuk olsa da benimkisi günün sonunda ona dönüyorum yeniden kuşların durağında bekleyen sevgiliye sarılıyorum ona devrime ve isyana sarılır gibi sarılıyorum çürümenin kokusunu unutana kadar sarılıyorum, kollarım saygınlık kazanıyor |