AŞIRI HÜZÜNDEN ÖLEN KUŞLARbiz kimin öyküsünden düştük ki bir eksikliğin sere serpe uzanışıyız böyle kederli tutkular sise batırılan sesler bunlar hep düşünceye kurulan pusu öyleyse sevişelim, nasıl olsa ellerimiz manidarlık bağımlısı reddedişler masası boştu ansızın başkaldırı ihtiyacını tutup masaya koydum herkes bakıştı ve gülüştü; hahahahaha! hep böyle başlardı büyük hissizlik salondan çıkıp haritaların sesini dinledim dışarıda ve suyun akışına düşen o şeyi gördüm: asla tamir edilemeyecek kalplerin gölgesini sonra hüzün geldi ve başköşeye oturdu: hoş geldiniz! kalkmadı bir daha oradan hüzün artık kalıcıydı kalıcıydı kırılmış çocuklar ülkesinin başkenti gibi yüzüme yerleşmişti hafifletici bir sebep olarak ve ikide bir yürüyüşümü düzeltiyordu karanlıkta karanlık; bütün çağların en büyük yürüyüş bozucusu içinden ırmak geçmeyenlerin eş zamanlı taşların yeni kelimeler deniyorum iyileşmek için yeni anlamlar yeni hisler hatırlıyorum bize bir rastlantı armağan edilmişti mutsuzluk icat edilmeden önce babam şöyle demişti bir keresinde: “sonbaharın temsilcisiyiz biz o yüzden bize öyle davranıyorlar” yeni düşler deniyorum sonbaharın onuru için yeni sessizlikler, yeni aşırılıklar dağın belleğiyle düşünüyorum metropolün boşluğunda “sana seslenmiyorum yüreğine sesleniyorum” diyor anlam arayışı, asla tamir edilemeyecek olana. bildim artık bildim; insan sıfırın kardeşidir |
Sıfır kadar kardeş bir kaderin
dibine yosunlaşmış yeşili gibiyim,
yolunası ,suya bırakılası...
Yolunan kaderimden geriye
kemirgen ışıltılar içinde
terkedilişimin şehri .
Ahh bu kendine itiraf sevmeler ,
bu kıymet bilmez aşklar
hani nerde
namlı sevdalılar...
Tebrikler
Selam ve saygılarımla.