Soyut Pazaryavaş yavaş dağılmaya başlıyor soyut pazar fikirsiz kalabalıktan geriye sadece çamur kalıyor sadece çamur ve deştikçe içinden çıkan kusursuz insan lekeleri çöp poşetlerine konulan “ansızın yitirilen anlamlar” bir köşede oturmuş paralarını sayan küçük tüccar asıl hasılatı soyut kamyonlarla taşıyan büyük üzücüler müşteri sıkıntısı çekmeyen kötülüğün gülüşü cebinde cinnetiyle dolaşan boşluk uzmanı bir memur erkek sesli kadınlar yüzünü arıyor kalabalıkta gelecek zamanı görünce kaçan geçmişi yıkama ustaları biraz ötede sohbete dalmış olan iki yaşlı his içtikleri az şekerli kahvede Tarkovsky sineması hayalhanenin yerini alan dilsiz kulübeleri işaret ediyor işte bu yüzden diyor; her yer yüreği kısılmışlar atlası ablalarım! diye bağırıyor hiç çamaşırları satan tezgâhtar yeni düşüşler geldi ablalarım, denemek ister misin? bir yalana bir bedavaaa! mallar öyle ucuz ve üstelik sesi öyle etkileyiciydi ki yalancının kapış kapış gidiyordu yeni düşüşler soyut pazarın bittiği yer büyük caddenin sonu boş bir varil ve içinde hiç sönmeyen soyut ateş öykü üstüne öykü anlatıyor belirsizleşen yüzlerin gölgesi yanaklar arası yolculuk yapan gözyaşları “Allah’ım bana kaldırımların kalbinden tak; yürüsünler gitsinler sesim çıkmasın” * diyor korkuyu kağıttan okuyan bir üzülme ustası hemen arkasında az çelişmiş ülkelerin birinde uçmaktan bahsediyor kayboluşu ezbere bilen bir torbacı ve şehvet tapınaklarına götürüyor parçalanmış ruhları gerçeklerin ölünce gittiği yere akşam çökünce avluya kadar iniyor huzursuzluk sisi suskunlar yurdundan sesleniyor biri hep aynı saatte kim olduğunu göremiyordum karanlıkta dönüp bakınca tanıyordum ancak; ben’dim gün ardında artıklar bırakarak sona eriyor gözcülüğe devam ediyor ödüle doymayan çamur kimsenin dikkatini çekmiyor asıl öykü şehrin en kolay vurulabilen yerinde yaşananların öyküsü hakikatin göbeğinde çadır açmış reddedenlerin öyküsü işimi geri istiyorum diye haykıran Derya öğretmenlerin gülüşlerinde ışıklar dolaştığı için gözaltına alınanların öyküsü ezilenler bile dönüp bakmıyor ezenlerin yasalarına hayır diyenlerin öyküsüne bir kutudan küçülerek kendini çıkartıyor tecrübeli yenilmiş masalın içinde kalmak için birbirini çiğniyor ve düştüğü yerde” ansızın yitirilen anlamlar” gibi dağılıveriyor büyük pazarın tükürdüğü insanlar (*İbrahim Tenekeci) |
bu şiir dilini seviyorum...