Arayış Komplosuharika belalara bulaşmıştım doğmakla hiç eksik olmadı arkamdan gelen bilinmezliğin sesleri harf ormanından dönen boynumun iplerle yakınlığı iştahla yolumu bekleyen çıkmaz bazen ay ışığı akması gibiydi yaşamak bazen de aniden bir giyotinin inişi ah, yanlış sevilmekten yaşlanmış kollarımdaki ağrı hasta ediyordu zalim adamların hileli bağırışı sonra arınmak için koşmaları tanrının mekanlarına uzanıp bir buluta sığınma talebinde bulunuyordum yüzünü içerek kendime geliyordum o bakir tepede bir de sandım ki yazarak unutabilirim bunları yazarak unutulmuyormuş yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum uğranılmadığı için göbek yapmış bir kent çıkıyor karşıma içi kömür taşıyan atlar ve düş kaçakçılarıyla dolu gün, gittikçe genişliyor duygu bolluğundan zamanın intiharı olan sabır öyle utanmaz öyle telaşlı ve öyle aceleci davranıyor ki yönümü çevirdiğim her yer sanki saat fabrikası eşyanın ağırlığının olmadığı yerlere gitmek istiyorum gidemiyorum, sen aniden limandaki siyah şapkalı kadın oluyorsun ki limanlar köle gemileri içindir ateş saçan bir devin dizlerinin önüne düşüyorum ayaklarım yanıyor. hatırlıyorum o hissi; bastığın yer ayaklarını yakıyorsa artık oraya ait değilsindir artık oraya ait değilsindir orada evler sana sırtını dönmüştür ki bir evi en çok yanıtlanmamışlık söndürür adımı kaybettiğim için koşarak sana gelmiştim anlam çukurunun üstünü örtüyordunuz arayış ve sen burnum kanayana kadar bağırdım arkanızdan: trenlerin belleğinden düşen bir vagondur doğmak! trenlerin belleğinden düşen bir vagondur doğmak! seslerin içinde kayboldu dağla yıkadığım yüzüm dönüp durdu kendi etrafında sözcüklerin yel değirmeni ve sanki tek ben görüyordum kuşlar haricinde herkesin öldüğünü |