YOLCULUKLARIMI KİM ALDIYSA YERİNE KOYSUN!anlamını arayan savunmasız bir sözcük ayakları sekerek dolaşıp duruyor zihnimde tehlikeli hatırlayışların taşlarına çarpıyor gerçeğe uğramadan geçip giden hayalleri izliyor kanun kaçağı bir ırmağa dönüşüyor zihin ırmakta akan su değil; suyun gölgesinde gerçeğin parçalanışı ve bitmek bilmeyen kırılma etkisi arayışa aşık olmuştur anlamını arayan sözcük insana değil toza sormuştur bilinmeyeni cevapların zindanıdır çünkü insan bilinmezliği tanrı yapmıştır kendisine bilinmezlik biliniyordur aslında sadece bilmezlikten geliniyor şimdiki zaman ezilenler için geçmişin toplantı salonu ezilenler ezilmeyi şaka sanıyor ama hiç gülümsemiyor ezilenler onlar unutulmuş barakalarda sessizce sessizce sessizce sessizce sessizce şimdiki zamanın tanrıları için yapılan savaşları izliyorlar şimdiki zamanın tanrıları: (G.O.D: Gold, Oil and Drugs) altın, petrol ve uyuşturucular böyle bir çağda gülümseme etkisi yaratan tek şey aşırı dozda düşe maruz kalmak yürümek koşmak istiyor aşırı düşler giyinen sözcük bastığı yer ayaklarını yakıyor sözcüğün çünkü sırtını dönmüştür ona ölümüne aradığı anlam yine böyle ateşten bir gündü imgeden yapılmış çocuklarının gözü önünde şairlerin asıldığı karanlık bir ülkeydi seslenmiştim o uçurumlar ülkesinden avazım çıktığı kadar: yolculuklarımı kim aldıysa yerine koysun! ses çıkmadı kimseden asırlardır hislerin zindanıydı insan unutmuştu yüreğiyle konuşmayı insan değil boşluklar konuşmaya başladı yüreğiyle çukurlar oluştu yolculuklarımın çalındığı yerde çukurlarda iptal edilmiş çiçeklerin umut olma çabası oturup bir film izledim yüreğiyle konuşan boşluklarla şöyle bir şiir geçiyordu filmde: “yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım kıymetini bilmediğimiz şeyler var”* kapı aralığından bakıyor düşsel gerçeği arayan sözcük ışıl ışıldı ama çıldırmış insanlarla doluydu “umutma çölü” sonra bir cümle sızdı o küçük aralıktan kıvrılıp içeri girdi: “gerçeğin yerine neyi koyarsan o senin gerçeğin olur” zihnindeki çukurlara bakıp gülümsedi sözcük: görmüştü; yaşamak çukur yerlerden yükseliyordu (*Barış Bıçakçı, Bir Kitabın Sayfaları) |
doğuştan maskeyle doğuluyor artık sancısında anlam anlamsızlığı doğuruyor ve bu gerçeği oluyor insanın.. sahi kim, kimdir gerçek
eyvallah..