HİSLERİN YÖNETMENİörneğin yol çalışması yapılan bir yolda yürüyorum kum taneleri ve ekonomi de arkamdan geliyor öldürülmüş kalpler ve boşluk duygusu durur mu onlar zaten dünden hazırlanıp giyinmişler “hissetmek fiili” de atının üstünde eşlik ediyor zatıalileri yürüyemezmiş bozuk yolda bütün bu hareketlilik günbatımının çağrısıdır sonradan aramıza katılan ekspresyonizm “gerçeğin biçimini bozmalıyız” diye fısıldıyor kulağıma avuçlarımın içine damlatıveriyor isyan kelimesini öyle daralmışım ki adaletsizliğe tanık olmaktan kalabalığa doğru bağırıyorum içimden: “siz kimsiniz lan!” sesim yankılanıyor sefalet ülkesinin koridorlarında kimse cevap vermiyor, zaten kısacık sürüyor yankı yarım asırlık kısa bir yankı nedir ki sonsuzluğun gözünde ve şöyle yazıyordu yol çalışması yapan silindirin arkasında: “umut kısa kumlar uçuyor sen gözüne kaçan kumları hatırla” örneğin getirilip şu yüksek koltuğa konulmuş iliştirilmiş bir adamın gözlerindeki ışıltıya bakıyorsun nerede duracağını bilmeyen yalanlar konvoyu rüzgârın oyuncağı olup da savrulup duran “kur” bütün kutsal kitaplar yazıyor; kur hakkı yemek günah! üstüne alınan yaşlı ekonomi homurdanarak “beni anlamaya çalışma cano!” dedi her şey o görünmeyen el tarafından yönetiliyor sesim duyulmadığı için duvarlara yazıyorum artık duvarların da ışıltısı vardır insanların yoktur belki ama duvarların vardır: “her çağa bir Paris Komünü bir de Terzi Fikri lazım” yazıp ayrılıyorum zihnin tehlikeli sokaklarından sakinliğimi temizliyorum, yine çok kirlenmiş yeni bir devrim müziği yapıp yaymak istiyorum sosyal medyadan başlayacak her şey oradan fabrikalara, tarlalara, köylere, madenlere limanlara, dağlara ve alanlara uçuşacak melodiler dünyanın bütün notaları, birleşin! geçen gün kovulmayı göze alarak küçük bir konuşma yaptım işyerinde oldukça okunaklıydı arada “örgütlülük!” dedim kocaman harflerle sonra “birleşe birleşe!” yi yerleştirdim bazı yerlere yüzüme baktılar şaşkınlık dolu gözlerle “susma, sustukça sıra sana gelecek!” diye slogan bile attım konuşmanın sonunda sayfalarca gülüşüp uzaklaştılar yanımdan bir tarikat üyesi memur olan Hikmetullah gelip: sizin şu dürüstlük ve azminize bayılıyorum, hahaha! keşke bizim tarafta olsanız inşallah hayret ediyorum o kadar çalışkan ve doğrucusun neden Allah yolunda değilsin, dedi “beni anlamaya çalışma!” dedim Hükmetullah’a her şeyi görünmeyen bir kıvılcım yönetiyor (Hikmetullah’ı çocukluktan beri tanırım babası ona Hekmetullah biz de Heko derdik şimdi hükmetullah kıvamında eli ayağı düzgün iyi bir yoksuldu eskiden ortaokuldan sonra bir tarikatın kucağına oturdular ailece malı mülkü serveti olan zengin bir memur şimdi) sırtıma devasa çivilerle çivilenen ıssızlık örneğin o da görünmüyor, durmadan anlatıyorum, görünmüyor bazen biçimini bozamadığım gerçeğin sesiyle bazen küçük düşler kumbarasında biriktirdiğim şiirlerle üşüdüğümde polen bulutlarına yüklediğim öykülerle bazen papatyalar patikasından topladığım imgelerle bezen de soyut refleks veya dramatik buluntularla yine de görünmüyor ama hep orada ıssızlık hislerin yönetmenidir o durdurulamayan bozuluşa rağmen ilerleyen hislerin bütün bu anlatılamayan şeyler günbatımının çağrısıdır |
Her yerine bulaşıyor insanın
Hissedilen ,
Ve hissedilmeyenlerede dokunuşları var
Ne bileyim,
Bir gün batımında,
Bir şişe Süryani şarap olsa dedim...
Sevgi selam.