Arafın yakışmadığı bir tuvalŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bazen hakikati değil, arzuların ifratında sapalara kalır da insan, bir tutkunun esaretine kaldığının, boyunduruğun ötesinde köleliği tercih ettiğinin dahi farkına varamaz... Oysa mahrumiyetlerin acısına, gözyaşlarının hüznüne itelenmiş ve sinmiş bir arafın sancısına müpteladır çoğu yürek. İçin hissizleştirilmesine ne kadar hizmet ederse etsin şeytan, yüreğin sonsuzluğa çağrısını susturamayacaktır muhakkak. Ve aşk dahi hikmete boyun eğecektir, içte hasıl ettiği tüm yangınlara rağmen.
Bendeki sen...
Gecenin korkusu, Göğün telaşı, Günün, Utancına verdiğim kaçışları, Saatlerin alçakça telaşı, Ya da eğreti bir vaktin ikilemi... Bendeki sen... Bir çığlığa boyun eğiş, Tutulduğum toz toprak, Tenime dokunmaktan imtina eden yağmurlar, Ve, Rüzgarın topallattığı hissinde, Değneğine muhtaç bir ihtiyar misal, Saçılan yapraklar... Bendeki sen... Çakılı kaldığım bir zaman dilimi, Duvara çivilenmiş bir an, Ucu kırılmış bir karakalem, Paletime sıçrayan kir, Ya da, Arafın yakışmadığı bir tuval... Bendeki sen... Aczim, Kıyı bucak kaçtığımı zannettiğim. Kör bir umarsızlığın yarılışı, Saksıya mahkum edilmiş ucubelik, Göçlere vurduğum sakil ifratlar, Kendini bilmez bir tefrit, Soğuğun bağrındaki zalimlikler, Üşüyen, paltosuzluğa mahkum bedenler, İçimin mahşeri, Mizanı, Sıratı... Bendeki sen... Senden de öte, Bencilliğimin kahreden ızdırabı... |
Yüreğine kalemine sağlık