Benim viraneliklerim
.
. Benim viraneliklerim İki kül olmuş kapı Bir kırık penceresi gönlün. Oysa Güz tekmeleyişinde soluklanışların Ürkek bakışların can yakan fersizliğine işte... Benim künhüne vakfım Yitiğine kırık dalların İçimde kan revan... Uykusuzluğa verdiğin ölümlerin hışırtısına Dirilişe uzanamayan sakil tırmalayışlarına... Belki de Sessiz bir ihanetin saplanışına Acizliklerimin. Benim gözyaşlarım Sönen çerağlarımın dertsizliğine Asırlara binen gafletine Heba ettiğin senelerime Ve Gecelerimin nemli kesifliğine Aldanışlarımın. Ve belki de Kül tutunuşlarına kaldığım ebediliğin Bir serap misal Elimden, sessizce Üfürülüşlerine... Fikrime yamadığın çile fitnesine Benim cehennemim Kahır kahır Cehaletimin fendine Ahu vahlarımın. Benim viraneliklerim İki kül olmuş kapı, Bir kırık penceresi gönlün Gıcırtısında ömrün... . . Saygıdeğer Dilek Pınarı’nın güzel eşliğine buradan çok teşekkür ediyorum ve şiirimin devamına katkısını aşağıya ekliyorum. Var olsunlar... . . Benim viraneliklerim Yaşayan kadavra ruhsuzluğu Bir tek nevbaharın değil Sonbaharın da vurgunu Ne zaman ki asgari sürur oldum Fitne çilesine mahkum oldum Benim viraneliklerim Ateş değil kül yangını Uğuldadıkça rüzgârın ıslığı Kırık pervazlı gönlümde Çarptıkça fikrimin konçertosu beynime Ahu vahlara razı oldum İpimi tavana kendim asıp Ayağımın altındaki tabureye tekme atıp Hep kendi kendimi vurdum... . . |