hazan kumkuması
.
. . gecene doluşan mandolin seslerinin serencamı göz kırpar telaşlı telaşlı titrek ve yavan bir siyaha... . yorgun bir yağmura uğurladım seni yine masamda avuçlarımda buruşturduğum müsveddeler ruhumda dikenli tellerin can acısına alışkın bir kırmızı... . oysa... değildi asırlar dokunamadığım mazin... . öylesine çaresiz bir yansımaya sığışmış yankılar gibi çeperlerinin dışına çıkması imkansız ve kış güneşi misali yalancı bir bahardan esinlenmiş kül savuruşu bir hasret... . . kök salmış bir kararmışlığın cansız bedenlenmelerinde direnemiyorum inhiraflarıma, cenderesinde avanelerin... belli belirsiz tununuşları gibi parşömene kayıp bir mührün gözlerinden kalan son demleri midir ki bu yok oluşlar bende yoksa geçip giden ömrün mü bana bir oyunu? bilemiyorum... . . . beklerken belirsizliklerin umrana vuslat muştusunu zor, göklerin çatırdayışlarına eşlik etmek... zor, göç rengine bürünmüş hayallere gecelerin libasını beğendirebilmek... . . ama, biliyor musun sevgili? hep endişeli gece ve bekler sûra ilk üfürüşünü İsrafil’in... gökler hezeyanda toprak çaresiz... ve senin için, benim için aslında tüm sevdalar için yakınlardan da yakınken artık ikinci üfürüş ebedi bir kervana mecburiyetler an vakti... . . zaten... değil mi ölüm de öyle? ötesi çok ötesi belki de bırak, kalsın her şey öyleyse faniliğe ebedi yurdumuza kanatlanalım seninle... . . Sevgili... gel... ey sevgili... . . . |
Söylemekten çok keyif aldığım bir şarkı bir ara bende seslendirmistim.
Şiirleriniz zaten müthiş alıp götürüyor her biri ayrı bir ilham neler yazdırır da fazla uzatmak istemedim geç bir vakit.
"öyleyse faniliğe kalsın herşey bırak
ebedi yurdumuza kanatlanalım seninle"
Burası işte en vurucu gerçeğe götürüyor gerçek sevgiye gerçek aşka müthişti...
Kutluyorum saygıyla..