İçimdeki çocuk
.
. Çocukluktu işte… Sessizliğin, tenhaların kıvranışlarına vuruşuydu sanki tik taklar Israrla Siyah beyaz bir yaprak dökümünde… Hep bir içe kanayış Hep bir zihne musallat sızıntılar… Aşinalığa boş verişlerin ölüm korkularına yol alışı yakın Ama yine de, geceye belki bir veda gerek, kim bilir? Belki bir vedanın ötesi Belki de çok çok ötesi gerek, kim bilir?… . . Yalınayaksın ve yaban bir maziyi duyumsayamamak az şey mi dersin? Hele imkansızlığın böylesi bir bataklığına saplanmışken… Bir yokluğun terennümüne bile infilak ederken düşünceler Az şey midir ölümden az bir zamanı çalmaya kalkışmak… Işıkları gaz lambalarına varası şehirlerin azlığında Yaşamak kadar karanlığın geceye bıraktığı yıldız resitallerinde Az şey midir, sevginin açlığına kalacağın bir kabusa uyanmak… . . Sürgün bir vaktin elemine tutuşurken yine de özlem İmgelenir durmadan koyu bir kaybetmişliğe İçindeki o zalim, o serseri karaltılar… Dönülmez bir göç yolculuğuna bulanmış bir kum fırtınası Ve hörgüçlerinde maziye tutulu dağların ufka yaslanışı Kara bir trenin dumanına bile hasret bırakır yürekleri Seslere ve çığlıklara mahkumiyetlere isyan ederek… Sessizce özlersin işte ansızın Ve dersin içinden… Çocukluktu işte… Çocukluk… . . Ve dalıp uyuyakalır dayanamayıp Yanaklarından kan sızarken İçimdeki çocuk… . . |
Icimizdeki eksik kalan cocuğun bu gun bizdeki hüznü
Koruyup kolamak her birini ne olurdu mucize olsa elerimde
Dedim
Saygilar