Kitap Mezarlığından Gelen Sesler-2Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Kitap Mezarlığından Gelen Sesler-1
1. Bu kalpte işi bitmişti Anna’nın bakın işte orada gidiyor bütün karşı konulmazlığı ve zehirli polenleriyle Kupkuru bırakarak kendine benzemeye çalışan çiçekleri güzelliğini silah gibi doğrultarak kaybetmekle ünlü şairlere gidiyor kırılacak başka kalpler bulmaya 2. Ben hâlâ kayıp zamanın izindeyim "Swann’ların tarafı"nda değişen bir şey yok Proust, Combray ve gökyüzünün sözcüsü olan Çan kulelerini anlatmaktan yorulmadı Kuşku kraliçesi Odette ve Odette’in ruhundaki gizemli randevu evi Swann’ın içindeki kişiliklerin mezarlığıdır Proust matkapla delmektedir okuyucunun beynini Çiçek açmış genç kızların gölgesinde Taş yağmurudur "Sodom ve Gomorra" Albertine: Aşkın mahpus ve kayıp kenti Ve asla yakalanamayan zaman: Proust’un içindeki yaşlı ülke 3. Tomris’lerin tarafında ise Ülkü ve Cemal’den sonraki Son çıkmaz sokağın adı Turgut’tur, bu iyi Edip ise on dördüncü tekil şahıs Dışardan bakıyor bütün tren yolculuklarına Edip hala aynı soruyu soruyor; Ruhi Bey nasıllar? Çünkü bir tek Ruhi Bey biliyor gözyaşının tarihçesini Sonra bir gece toplanıp palyaço kılığına girdik Baktık ki İnanmayı düzeltirken gittikçe kamburlaşıyoruz Uçaklar, arabalar ve hızlı trenler yüzünden 4. Ben de uzun süre merak ettim: Tanpınar insan mı? Enstitüden söylediler; insan olan geçicidir Tam çıkıyordum kitabın içinden, Nuri Efendi Ayarı bozuk yüzüme baktı ve şöyle dedi: "Ayar, saniyenin peşinde koşmaktır" 5. Razumihin bütün zamanlarda Dünyanın en iyi yardımcı erkek oyuncusudur Raskolnikov’un kalbi ise paslı çivilerin yürüdüğü Tahtadan yapılmış şizofren bir ülkedir 6. Melankoli günahtır "Son Şeyler Ülkesinde" Cesetlerin ve eşyaların eşit sayıldığı Mutsuzluktan çıldırmış caddelere üzgünlüğümü sürüyorum Boğazı sıkılmış kentlere kurulan vicdan batakhanesinde Bir kimlik, bir kemik ve bir annenin kısaltılmışı Kaldırımlara açılan markasız çığlıklar tezgâhıdır 7. Nupelda, Roja, Plotia ve Maria Puder Dünyanın en güzel ölü kadınlarıdır Onları anlatırken bir yazarın elleri kan içinde kalır Bütün gün binlerce sözcük denersin olmaz Bir martı gelir kafanı karıştırır Yazı ortasından ikiye bölünür Lirizm en iyi yönetim şeklidir düşüşler yurdunda Sağır edercesine çalmaya başlar paradigmanın gongu Tamam, bu kez oldu, başardım derken Akşama iki kelime gelir haddini bildirir Kolay değildir üşüten bir kadının yarısından atlayıp Betonsu bir şiirin ortasına bile bile çakılmak (Okuduğum bazı kitaplardan esintiler ve bana geçen duygular. Belki size de aynısı olmuştur.Kitaplar ki insanın korumalarıdır.) 8. Yeni bir cümle gelip diğer cümlelerden nöbeti devralıyor Kentin her yerinde sürekli bir şeyler konuşuluyor Konuşuldukça kabarcıklar oluşuyor göğün aşağısında Böylece zamanın üstü örtülüyor hüzün uyanmasın diye ve tesadüfi bir suskunluk anında pencereye yanaşıp Yıllar önce geldiğim tarafa doğru bakıyorum Her akşam yapıyorum bunu kimse görmeden Kaçınılmaz şekilde aynı sonuca varıyorum; ne çok gitmişim kendimden uzağa yeryüzüne dayanabilmek için! 9. Bozkırkurdu: umarsızlığın pis çukuru Herkesin bir Hermine’si vardır Çelik hortumlardan akan Şölenler ve ışıltılı zaaflar Kirli hayaller tiyatrosunun öforik oyuncuları korosu: “Güç insanını güç yıkar, para insanını para Köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme Zevk insanını zevk çökertir Bozkırkurdu’nu da bağımsızlığı yıkmıştı” Ya bizi? Kuşların süvarisine katılmak mı yok etti? 10. Issızlık İrlanda’nın babasıdır Ulysses ve Dublinliler Joyce’un alışkanlığı Bloom: diğerleridir Diğerleri kimse değildir Bütün bunlar bir serçenin elleriyle yazılmıştır Yer kalmamıştır hafızanın vestiyerinde Düzensiz öfke parçacıklarının serpildiği öyküler Ruh çakısının yonttuğu kelimelerin çığlığı Toplasan hepsi: “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi” etmez 11. “Cehennem başkalarıdır” diyor Sartre Cehennemi hep başkalarının üstüne atıyor Varoluşu yolda görmüşler Kolunda Simone de Beauvoir Arkalarından bağırdım işaret parmağımla: Bulantı asla bir kitap ismi değildir Bulantı asla bir kitap ismi değildir 12. “Veba” bir şehrin Oran’tısız ölümüdür Fareler ve kapıları söndürülmüş insanlar Yükselen ıssızlık ve ateşin elleri Ah mutsuzluğun kapısında nöbet tuttuğu kitap: “Yabancı” Ve Başkaldıran İnsan Düşüşle aynı yaştadır Çok bekledi bir öyküye girmek için Sisifos Ama ışıklar söndü sıra ona gelmeden 13. Peki, Kar bir şehrin nesi olur? Kar bir şehrin tam zamanlı tanrısıdır Kars ise siyah beyaz bir ses Öyle ki geçerken bile uğramaz oraya aşk Yıllar sonra Masumiyet Müzesi’nde sergilendi Füsun’un donu ve Füsun’un çiğnediği sakız Ziyaretçi akınına uğradı düşsel öpücük 14. Bütün felsefecilere küfreder Cioran, Sartre hariç. Ona göre bütün sözcükler çürümüştür Çürümenin Kitabı: Uzaktan bakınca el kadar bir kitap Okudukça beynim: Keskin kayalıklar ülkesi 15. Güneşe baktı Zerdüşt Ki güneşe bakmak kolay değildir karanlıklar vadisinde Böyle Buyurdu Zerdüşt, işte tam da böyle: “Gözlerim için en korkunç şeydir bu, insanları paramparça olmuş ve mezbahaya dönmüş bir savaş alanında dağılmış gibi görmek.” Zerdüşt konuştukça toplandı bütün deliler Heyecanla dinledi onu otlar, ağaçlar, nehirler ve kum Sonra birer birer kendi uçurumlarına gömüldüler Baktı ki: Gülüyorlar ve anlamıyorlar. Bu kulaklara uygun ağız değilim ben diyerek uzaklaştı bulanık yüzlü o vadiden Ve Nietzsche’yi ağlarken gördüm Salome’nin koynunda Kendi kendine mırıldanıyordu: “Şehvet, topuklarımızı kemiren bir orospudur! Ve bu orospudan bir parça et esirgendiğinde Bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir” 16. “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”nden sonra İçime öyle saplandı ki “Gülüşün ve Unutuşun Kitabı” Şöyle geçiyordu büyülü bir sayfada: “Kadınlar güzel adam aramazlardı, onlar güzel kadınları elde etmiş adamları ararlardı” Yine imge toplamaktan gelmiş başka bir sayfada: “Bir kadın şair, iki kat kadındır” diyordu Son durağa geldiğimde sordum hafızaya: “Bilmemek” nedir? Cevap verdi içimdeki yenilmiş: Bilmemek, belleğin düşüşüdür Ve ey Prag! Tanrının silgisi (2014-2017) |
Biraz yosun,biraz deniz
Acılar ve sevgi med cezir yaratır
Çokça hoşgörü ve kalpteniz
Çok sevdiğim şiirne hediyemdir selamlar mutlu akşamlar dilerim,,,çok harika şiirlerin var