üzerine azap giyinmiş şövenistler tarafından kuşatıldı yurtsuz topraklar…
namussuz namluların kirlettiği geceyi temize çekip sabahına çıkmak için ışığı omuzlarına alıp taşıdı karıncalar tanrı’nın kudretini yanlarına alarak kuşluk vaktine doğru yol aldılar
bosna’da mezarlığa dönen şehirlerin hesabını sormak için karanlıktan
erozyona uğramış gözlerin bakışında tarihin şelalesinden kırmızılar akarken al al fanilik gömleğini görmezden gelen iblislerin ağzından ölümler düşüyor kimyası bozulan atlasın üstüne azar azar soyutlanırken nesli/sızlar ceddin kemiği
uygurlar’da mızrak yiyen bir ulusun ahı batının alnına kahırla mühürlenir
duaya nefesi yetmeyen bir sübyanın kalbinden seslenen barışı duymadı kimse yerin-göğün çatlayan damarları arasında bayrakları yarıya inmiş halklar tükenmekte öpüp başa koyulurken ayet-i kerime…
insandan isyana hicret eden orta doğu lime lime doğranır şarapnel s-açılımında
el ayak olduğu medeniyetlerin kalıntıları içinde darp edilen merhametini esirgemedi kurttan-kuştan kendisine sığınan türkülere yardım ve yataklık yaparken iyi niyet halden hüküm yattı süre gelen iktidarlarda yaralı fırat’ın acısını/meriç çekti karşıdan
beşik kertmesi yapılmış lisanları koynunda barındırırken dünden bugüne
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İnsandan isyana hicret şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İnsandan isyana hicret şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bu şiirdde anlatımın ve imaların ve kalitenin resmen doruğuna ulaştım diyebilirim bazı şiirlerden sonra sanki sofradan kalkmış ve başka şiir okuyasım olmaz bu da o şiirlerden biriydi
kutluyorum bu şiire denir bence
selam saygılarımla her daim.....
yok,sul tarafından 11/24/2012 12:15:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
HER YERİNDE İNSAN KOKUYOR BU ŞİİİRİN...İNSAN NURLA KARANLIĞIN TAM ORTASINDA...CENNETLER ONUN İÇİN ADAY O...CEHENNEMELER ONUN İÇİN ODUN OLACAK O...GÜZEL VE ÖZELDİ...YÜREĞİNİZE SAĞLIK...SELAM VE DUA İLE...
İliklerine kan sıçramış o suskun coğrafya Yeraltında kaçak minik elli bir sevda gibi Kaçırırken gözlerini Fırat'a Düşlüyordum... Gelinliği kefenlenmiş hızmalı o yurdum güzelini Susuyordum...
Gula'nın şifası dar geliyordu Kirli sakallı ihtiyar nefeslere Kendi dilimizden ırak yaşıyorduk Yaşlanıyorduk Esmer gözlü analar Savurdukça gençleşen öfkelerini tililileriyle
Ordaydım Tandırından tattım Bir tas su içtim çakır gözlü o güzelin ellerinden Dertleştim, sessizliğiyle çorak toprağının Konuşmazdı, dili tutsaktı Zaten anlamazdım Gözlerinden dinledim acılarını Ağlayamadım, yasaktı
Şimdi öyle bir vakit ki Öylesine açtıkları yaralardan Yani keyfe hüküm süren Postal izli o yarım karmaşadan Yangınken yurdumun gözbebekleri Lice'yken belki Belki Dersim Kille çehrelenmiş üvey bir Anadolu iklimi belki Yani yarası derininde ağıt izli mermi sesi
Şimdi öyle bir vakit ki Çekip gitmek kadar uzak Zor olan yaşamak Kolay bize yakıştırdıkları kadar ölmek, kolay Bilir mi onlar kırlangıçızdır belki kırılgan Boranızdır ayrılmış yurdundan Kınıfırlı yalnızlığıyızdır kurulmamış bir ülkenin Bilmezler... Asıl zor olandır bize yakışan Asıl, zor olan...
...........................
Söylettin be usta, söylettin Hislendim, boğazımda düğümlendi satırlar Düşledim, Ne kadar da uzağız birbirimizden Kolkolayken oysa acılarımız Masabaşlarına alet edilirken Gözüyaşlı analarımız Sen ben yok işte Aslolan biz...
Gözleriyle hiç görmemiş bir yurda Öfkesini kusarken cahillikleri Oysa... tanısa, tanısak Konuşşsak bir farklı dilden Alsak kucağımıza acılarımızı Türkülerle kundaklasak
Oysa yaşa(t)mak...
Ne güzel şey
Ne güzel ....
Mükemmel bir düetti
Her iki kalemede saygılarımla
Irmak Eriş tarafından 10/24/2012 3:33:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
yüreğin dert keder görmesin yüreginize emeğinize saglık harika bir şiirdi çok güzel bir anlatım ayrıca müzik harıka uyum sağlamış şiire saygılar gönderdim kaleminiz daim olsun hayırlı geceler
namussuz namluların kirlettiği geceyi temize çekip sabahına çıkmak için ışığı omuzlarına alıp taşıdı karıncalar tanrının kudretini yanlarına alarak kuşluk vaktine doğru yol aldılar
bosna’da mezarlığa dönen şehirlerin hesabını sormak için karanlıktan kutlaırm ustad
" dilimdeki yaralar her kulağı tırmalar" demiş dostum.
Her ne kadar kimi diller zorla, kanla, acıyla susturulmaya çalışılmışsa da tarih boyunca, bazıları su (fırat) misali asi akmış ve yataklarını, çatlaklarını bulmuşlar.
Konumuz tam da bu iken aslında ben bunun dışında ve yaratıcının dili verme sebebi üzerine düşünmek istiyorum şiir altında.
Dil insana verilen organların gelişmeye en müsait iletişimde en eytkin olanıdır.
Yeryüzündeki canlı varlıklar kendilerini korumak, hayatiyetlerini idame ettirmek için bazı yetenek ve güçlerle donatılmıştır. Bazılarının beden gücü. bazılarının görme duyusu, bazılarının koku alma duyusu gelişmiştir. Bazıları çok ürer, bazıları daha hızlı koşar. İnsan da anlaşma yetisiyle donatılmış bir varlıktır. İnsanın her türlü iletişimini bu yeti çevresinde düşünmek gerekir.
Uzun uzadıya dil üzerine konuşup yorumu çekilmez ve dağınık hale sokmak istemiyorum. Ki zaten yorumlar yeterince okunmuyor bu dünyada:) ancak;
"İnsan, iç dünyasını da ana dilinin imkânlarıyla şekillendirir. Çünkü insan; severken, nefret ederken, düşünürken kelimeleri kullanır. Onların sağladığı imkânlarla hisseder ve düşünür. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur." diye bişey ekledikten sonra:
Allah kainatı ve içindeki varlıkları etiket olmadan yarattı, insan onları sezdi içselleştirdi, kavradı dil ile etiketlendirdi.
Dil insanın logosoudur, yüzü ise patenti diyerek ve Cömert'i ve diğer arkadaşı, Rezber Câmêr'i selamlayarak.
Irmakların yatağı daraldıkça, kurudu güneş Yaşamak; şimdi taş doğurur isyana Kan doğrandıkça bir avuç tuza bir lokma ekmeğe sabahlarda Çocuklar haritasızsa çocuklar günahsızsa Neden küf rengi ağıtlara gülümser olduk hep birlikte Ah!Bilmezler ki analar hep barış diye ağlar Anaların gözyaşlarının dili dini ırkı meshebi yoktur Bilmezler dün bugün yarın Aynı mahşere mahpuslar biriktiriyoruz
Yetgin kaleminiz, dikenlerin rengini doldurdu ,yüreğimizin kanayan boşluğuna,pansumansız yanıklar biriktirdi, şiir damladıkça ağrılarıma Emek ve kelamınıza sağlık saygılarımla Çok teşekkür diyorum yüreğinizin gerçek sahibine emanetsiniz
tebrikler siiri yazan duyarli yürege siir resim ile harika bir uyum yaratmisti ve tabiki seslendiren arkadaslarida tebrik etmeli muhtesem bir eserdi yorumun güzelliginde okuttu kendinibu muhtesem siir. emegi gecen herkezi gönülden kutlarim saygilar selamlar.....
Şiire gönül vermiş dört yürek insanının emeğini görüyoruz sayfada...ama bence daha da önemlisi insani değerlere çağrı niteliğinde bir şiir bu...geçmişten bugünümüze süregelen acılar silsilesi şiirde fay hatlarını kırarak gelirken, şiirin finalindaki depremin şiddetini azaltamamış şairlerimiz okuyucusu üzerinde...belki de amaç buydu, yani okuyanı şöyle bir derinden silkelemek!
o halde amacına ulaşmış bu şiiri gönülden kutlamak düşer bize...hepinizin emeğine sağlık güzel insanlar, acısız ve aydınlık dolu nice güzel günlere...
şiir, Dünya'nın bugünkü halini ince ince anlatmış. Okudum, dinledim ve derinden bir ah! çektim Cömert usta, şiir okudum sayende. Ayrıca, seslendiren arkadaşları da kutlarım.
Bu gün kaç kez geldim dinledim , okudum hatırlamıyorum.
Bir şiiriniyilik değeri evrensel oluşuyla doğru orantılı ilerler. Evrensel çeviride kendine yol bulmuş bir eser yani yaşamı ,yaşamın içinde insana eğilen, çağlar sonra bile eline alınıp okunduğun dahili bulunduğu devrin bir yönüne göz, kulak olmuş hangi dile çevrilirse çevrilsin herkese doğrusuyla hitap eden şiir aklıma gelir.
Bu şiirimiz için evresen niteliğe haiz bir eserdir diyebilir miyiz / Kesinlikle deriz.Öznel hiç bir yaklaşım yok.Tamamen insanları ortak paydada buluşturan , kollektif olan yaşamı ele almış çünkü.
Hele ki " Yedi çocuklu ananın aksanıyla doludur diller " dizesi ayan beyan kimliğini deşifre etmeye yetmiş artmış bile.
Teker teker hiç bir dizeyi açıklamayacağım, çünkü her bir dize ne anlatmak istediğini öylesine güzel bir netlikte ama şiirselliğin kullanıldığı bir netlikle verilmiş ki tefsirini yapmak abes düşer.
Kısaca dönemimiz ortadoğusunun kaosunu , siyasal ve insancıl açıdan ele almış çok değerli bir eserdi.
Sanatsal kaygı taşımadan, çoğu şairin doğru olduğuna inandığı devrik dizeler, yada aliterasyon, asoans gibi sanatlara itibar edilmeden iç özüyle , özüyle sentetik süslemelerden ırak kılınmış ; ben şiirim diye avaz avaz bağıran bir eser.
İç özü baştan sona zincirleme dizelerle birbirine bağlanmış hiç bir şekilde kopukluk olmayan, sırıtan tek bir kelimeye bile rastlanmayan anlamca bütünlüğü bilgi, deneyim ve sanata ciddiyetle bakan bir gönül harcıyla karılmış ağıbaşlılığıyla imrendiren , önünde saygıyla boyun eğdiren bir eser.
Seslendirmeyle taçlanmış bu güzelliğe kollekftif olarak emek veren tüm şair dostlarımı tüm kalbimle tebrik ediyor, emekleri için teşekkürü borç biliyorum.Varolun.Hep olun inşallah.Hep olun.
tam tamına bir başyapıt dedim buna. ilmiyle ilmeğiyle ve dokusu dokunuşuyla...
sıradan ayrılanları kurt kapar denir de amam laf şiire gelince orada dur denir işte!
şiir özgün iç açıcı bazen iç acıtıcı bazen bir deniz yosunu gibi göremden fayda edecek insana... ve bir yılan gibi dolaşacak üzerine insanın sokmadan...
ve beyaz boyalar ne kadar çok üretilse de kararıyor dünya... dünyanın suçu yok elbette bizim elller kirli!
ve daraldıkça percere sıkışıyor insanlar üst süte. saymakla bitmez , Libya dana tut İran'a dek!
uygurlardan dem vururken unutttk sanırım arkadan ok bile atmamış bir nesle dayanıyoruz! şimdi düşman ararken!
kurgulama da oldukça iyi fakat konu değerlli şiirlede bu pek aranmaz bildiğimce.
ve uzun yaşayan şiirler hep büyük beden biçilir! gelecek nesile de olursa işte o zaman iyi şiirdir... seslendirme için ise orta halli diyebilirim ancak. ki kötü filan değil asla ama şiir kuvvetli olduğundan dedim. bu şiir bas bir erkek sesine Olgun Bey geldi aklıma mesela gidermiş dedim. ama yine de emeğe hürmet esastır ...
verdiği şiir tadı ve lezzeti için önce tebrikler sonra afiyetler dilerim...
duaya nefesi yetmeyen bir sübyanın kalbinden seslenen barışı duymadı kimse.............duymadı şair duymadı.yüreğime acı düştü sübyanların kimlik savaşındaki sessiz isyanına.emeğine yüreğine sağlık.siz hep yazın
bir insan neslinin yok oluşunda . hayatı camerleği kaleme almanız açıkcası benide duygulandırdı usta kaleminiz. herşeyi kapalı kapılar ardında yaşamak ne zor olsa gerek özgürlükle dolu bir dunyada içimizde mahkum yaşamak. buda ilerisini görmeyişimizdendir herşeyin güzel olması temennilerim .yaşamak yaşatmak anka kuşu kadar özgürlüğe diyorum selam saygılarımı bırakıyorum sayfanıza ...
''ah! bana yaşımı sormayın sormayın cancağzım sormayın
binyıllardır aynı yerliyim
ben kendimi bile emzirdim ufalanıp dökülen yarasından memelerimin''
Şiirin tepesinde durup oradan bütün olup bitenlere derin bir tevazu ve barışcıl bir estetikle bakan yüreğini böylesine emziren bir inancın olduğu için ne kadar övülsen azdır sevgili Cömert
Çok genişleyen bir bakış bu...
Öyle ki Uygurlarda alazlanan başkaldırının emperyal malzeme edilmesinden tutarak Türklüğün kendiyle yüzleşeceği şovenist tutumuna vardırıp okurunu
ve diyorsun ki içine aldığın bütün kadim dil ve inançları , aynı potadada yok etmeyen besleyen barındıran özgür ve özgüvenli kılan damarını bul ! benim sevgili Ülkem! Bundan böyle boynunda kalmasın vebali dökülecek kanların...
Şiirin kasnağına yayılan duygu fikir ve ileti akışını yerli yerinde ve tam bir şiirsel söylev atmosferi aktardığından olacak coştu yine deli gönlüm :)
Fakat kusursuz sanat yerine bilhassa kusurlar bırakan kadim bir anlayışın çok kıymetli tavrıyla ilişkilendirdiğim ''Yurtsuzluğu toprakların'' betimini değerlendirirken gerçek yurtsuzluğun topraksızlık mı yurttaşızlık mı sorusu ile cebelleştim.
Cebel...
Tarıma elverişsiz arazi...
Yurttaşları olmayan bir toprak börtü böceğe yurttur amenna bu iyi yanıydı
ya tamamen kuşatılmışsa, ya Yemen'e gitmeye takati ve bir bahanesi de yoksa
niçe baba diyor ki size ezberletilenlerin hepsi yanlış..doğru bildikleriniz yanlış diyor..doğrularınız acaeyle çitileyin diyor..(O zaman ace yoktu pardon bunu ben uydurdum)
duaya nefesi yetmeyen bir sübyanın kalbinden seslenen barışı duymadı kimse ...bu dize derinden bir ah çektirdi okuması dinlemesi ve fon müziği asi bir rüzgar estirdi gözlerimde yüreklerinize sağlık saygılar...
“ben derdimi ve hüznümü sadece Allah’a arz ediyorum!”dedi (ve ekledi) “üstelik Allah sayesinde sizin bilmediklerinizi biliyorum!
A- Bessi, lafzen “(gönlümden) kopup gelenleri iç dökmelerimi” (Rağıb) İbn Abbasa göre burada “keder, dert, gam” anlamına kullanılmıştır Taberi
B- bu nokta ‘bittim noktası’dır kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar. Allah Rasulü’nün bittim noktası tam da bu döneme denk gelen Taif dönüşü idi. O, elleri ve ayakları kan revan içinde Ninovalı Addas’ın şahitliğinde “ilahi” demişti “kuvvetimin azaldığını gücümün tükendiğini, insanlar yüzünden küçük düştüğümü sana arz ediyorum!
Ey merhameti sonsuz olan Ey ezilmişlerin Rabbi! Ey benim Rabbim! kimlerin eline bıraktın beni!.. bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi? yoksa davamı ipotek edecek bir düşmana mı? eğer sen bana gücenmedinse, kesinlikle bunlara aldırmıyorum. lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır. senin nuruna sığınırım karanlıkları aydınlatan nuruna, dünya ve ahiretimi aydınlatacak nuruna... gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum. sana sığındım- yeter ki razı ol! güç ve kuvvet sendendir yalnız senden! (İbn Hişam Sira II 29-30
Yusuf Suresi 86
tarihin derinliklerinde-zaman tünelinde yol alırken cemiyet cehalet okyonusunun dalgalı sularında sessiz çığlıklar içinde boğuluyordu İnsanlık. bir can çıkar arabistanın kızgın çöllerinden tırmanır Mekke vadisinin en yüksen tepelerine ve feryadını salar göğün zifiri karanlığına. ne yana baksa karanlık ne yana dönse derin bir sessizlik sanki yeryüzü olmuş bir mezarlık. cehalet sel olmuş akarken her yeri yakıp yıkıyor, başını kaldırıp imdad arayanlara suyun üstü karanlık başını suya gömenlere katran karası bir karanlık. umutların tükendiği yerdeyiz İşte böyle bir zamanda, vahiy cehalet okyonusunun korkunç dalgaları arasında can çekişen insanlığa, Rahman ve Rahim olan Allahın uzattığı bir el- tutunsun ve kurtulsun diye bahşettiği bir can simidiydi. ve Cebraili görevlendirmişti bu mesajı insana ulaştırsın diye. kollarını açarak yerle göğün arasını dolduran Oydu. Peygamberin göğsüne İlahi Vahyin yüksek voltajlı manşetlerini basarken şahsı manevisinde edeta insanlığa kalb masajı uygulayan Oydu. Nur dağına tırmanarak kayalıklarından göğe uçurduğu umut kuşu Ona ötelerden haber getirmişti. göğe saldığı çığlık nihayet bir yankı bulmuştu. ısrarla peş peşe yükleniyordu Cebrail, olmadı bir kez daha, hadi nefes al, hadi oku, hadi anla, hadi gayret et, hadi son bir kez daha azmet dercesine, Abdulmuttalibinin korkmuş bedenini sıkıyor ve bırakıyordu.
eğer okuması istenen önüne uzatılmış bir meti idyse, neden hırpalınıyordu Rasül, yok eğer bu emirle birlikte mucizevi olarak okumaya başadıysa neden böyle bir bilgi bize ulaşmadı. neydi Ondan istenen neden göğsü sıkılıyordu elçinin hiç düşündünümüzmü?
raş bir gayretle ilk yardım uyguluyordu Cebrail çünkü Onu gönderen İnsanı sevgiden ve alakadan yaratmıştı, Ondan öyle hemen vazgeçecek değildi. insanın Tarih sahnesinde belirmesinden O güne dek geçen zaman zarfında attığı her adımdan haberdar idi Ona sahib olduğu tüm imkanları veren oydu, tüm ihtiyaçlarını gideren oydu, Ona bilmediği her şeyi belletende, ona düşünmeyi ve duygulanmayı verende, düşüncelerini ve duygularını ifade etmeyi öğretende Oydu. şu aciz halinle Onun yardımı olmadan karanlığa karşı koyabileceğinimi Sandın evet Sandın ve yanıldın! ne zaman kendini yeterli görerek ona muhtac olamdığını iddia etsen, çamura beleniyorsun çamura belenmekle kalsan çamurun işinde boğuluyorsun. bak işte yine O yetişti imdadına.
İnsanoğlunun nankör ve bir okadarda vefasız bir yanı vardır. biliyormusunuz, Allahın bir adıda El Azimdir bir şeyden öyle kolay kolay vazgeçmez, Vekildir, kimseyi yarı yolda koymaz sizi yeryüzüne gönderdik ama size yol göstericiliğimiz sürecektir dediyse günü geldiğinde kararan gönüllere nuruyla doğmasını bilir. hele tüm mahlukatın önüne çıkardığı bu üstün yaratılış numunesini öyle kolayca gözden çıkaracak değildi elbet. sizin bilmediklerinizi ben bilirim diyen O değilmi O yüce topluluktaki meleklere. O sevmişti İnsanı birkere ve Onu bu sevgiden yatmıştı, eli kolu bağlı bir şekilde bu valığın kendini yok etmesini seyredecek değildi elbette.
peki Ne yaptı? İnsanlığın üstüne çöken cehaletin karanlığını Rahmetinnin bağrından çağlayan Hakikatin Nuruyla aydınlattı.
Ey İnsan, Ey Ademoğlu, Ey Beşer!
karanlıkları yara yara bir çağlayan, coşkun bir Nehir gibi akarken gönüllere ilahi Nur, aç bağrını aç gönlünü aç aklını, ser duygularını önüne ki, silip süpürsün içinde ne varsa geriye kalan köhnemiş cehaletten. bir adımda sen at, ve Kalk, bu ırmağı seyretmekle olmaz Ona dalmak gerek Ona dalmak yetmez suyunda arınmak gerek sadece arınmak yetmez Onunla bir Wedud olana akmak gerek. kendini Vahyin kollarına bırak, onunla yat onunla kalk.
yık onunla arana kuruduğun barajları-duvarları sen Onu durduramazsın, ancak akıl tutulmasına uğrarsın. dolayısıyla kaldır aradan tüm engelleri, at üstündeki tüm örtüleri, aç perdeleri vahiy güneşi doğsun içine, gönül evin Onun nuruyla aydınlansın.
28 SİZ Ey imana ermiş olanlar!51 Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve O'nun Elçisi'ne inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve sizin için (aydınlığında) yürüyeceğiniz bir ışık yaksın ve "geçmiş günahlarınızı" bağışlasın. çünkü Allah çok bağışlayıcıdır rahmet kaynağıdır.Hadid 28
sen Ona bir adım at Allah sana güneşi bile kıskandırıcak bir nur versin. sen gecenin karanlığında yola düş Allah yıldızları indirip yollarına döşeyecek bir bilsen. eğer Allah hakikatin nurunu gönüllerinize indirirse gündüzlerinizi güneşle değil imanınızla aydınlatırsınız. gönüllere hakikat güneşi doğmuşsa şemsi kim neylesin.
senki güneşini içinde tutarsan gün doğmuş gün batmış kim neylesin. hele geceleri uyku perdesini aralayıp gönül sepetini koluna bir taksan ve sonrada yıldızların altında kurulan tefekkür sofrasına otursan, Allah ne hikmetler, ne inciler koyacak gönül sepetine ah bir bilsen.
sen geceni aydınlatmaya bak, gündüzüne İman güneşini doğuracak Allahtır sakın ola herhangi bir zaman dilimine veya mekana Allahı hapsetmeye kalkmayasın bilesinki zamanda Onun, mekanda Onundur. Onu Hem gecene hemde gündüzüne al hayatının enlerini belirlerken Onuda hesaba kat, hayatının en merkezine Onu koy. sırtını Allahtan başkasına yaslamaya kalkma sakın. ondan başaksına bel bağlama ki seni yarı yolda koymasın. Allah kuluna yeter. ( belillehi Mevlaküm ve hüve hayrun nasırin) O en güzel yardımcı değilmi. "HA"
...
Sizler hak sözü söylemiyorsanız sizde hayır yoktur söylendiği halde biz kulak vermiyorsak bizde hayır yoktur.
diye buyurur Hz. Ömer
..zira biz sadece O’na teslim olanlarız. Bakara136
Ey bizi kendilerine çağıranlar biz sizin bu çağrınıza karşılık sizi kendimize çağırmıyoruz.
biz size “bizim gibi olun” da demiyoruz. biz herkesi ışığın kaynağına çağırıyoruz. bunu yaparken “siz-biz” ayrımı yapmıyoruz.
biz tüm vahiylere ve tüm peygamberlere hiçbir ayrımcılık yapmadan inandığımızı ilan ediyoruz.
Bunlarla birlikte aynı kaynaktan gelen son mesaj Kur’ana ve onu bize getiren Son Elçi’ye de iman ediyoruz. ama siz ne birbirinizin değerlerine ne de bizim değerlerimize inanıyorsunuz.
Şimdi söyleyin. kimin çağrısı daha tutarlı, daha insani ve doğru? Bakara 62 ve Maide 69 bu ayet ışığında anlaşılmalıdır mutlaka.
eğer büyük olduğu için korkuyorsanız Allah’tan korkun zira O’ndan büyük yoktur.
eğer güçlü olduğu için korkuyorsanız, Allah’tan korkun zira O’ndan güçlüsü yoktur.
eğer cezalandırır diye korkuyorsanız, Allah’tan korkun zira Cehennemin sahibi O’dur.
eğer otoriteden korkuyorsanız, Allah’tan korkun zira Müheymin olan O’dur.
bİZ bir mektebiz. bir usülümüz bir dilimiz, bir misyonumuz, bir vizyonumuz var. ve biz denge okuluyuz. her hususta dengesizliğin kol gezdiği bir dünyada insanları aklen vicdanen fikren, siyaseten, ilmen, sanaten, ekonomik olarak aklınıza gelebilecek hayatın her alanında dengeye çağıranlarız.
Hıristiyanlar gibi ''peygamberlerini ilahlaştırma''dengesizliği ya da yahudiler gibi' 'peygamberlerini taşlama'' dengesizliğinden; peygamberini ''kul ve Rasul''gören bir dengeye çağırıyoruz.
biz sadece ''aşk''diyen doğu gibi yapmadığımız gibi sadece ''akıl''diyen batı gibi de yapmayız.
BİZ, AŞK VE AKLI BİR DENGEYE ÇAĞIRANLARIZ. Biz "Enel hak" aynasında bakışan ayetleriz...
Aşk-Allah - Akıl İnsandır...
Biz Kimiz ? İnnemel mü’minüne ihvetun fe aslihü beyne ehaveykum vetteküllahe leallekum turhamün(turhamüne).
Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz.Hucurat 10
Allah"tan doğru sözlü kim var!
biz imandaşız,kandaşız,toprakdaşız,bayrakdaşız,ülkedaşız,türküdaşız,sanatdaşız,Kur"an"daşız
Biz ehli sünnet velcemaat misyonunda kenet kenet halkdaşız...
Biz gökdaş,biz yerdaş,yardaş,sıratdaş,biz cennetdaşız...
Ve la tehinü ve la tahzenü ve entumul a’levne in kuntum mu’minin(mu’minine)
Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.Ali İmran 139
ne çok muhtacız sana Ya Rab ne çok gözlerimiz arar seni Ya Neb-i
ne çok ne çok ne çok
...tebrik etmeyeceğim
yalnızca dua bıraktım güneşin battığı topraklarda ağlayan anasız çocukların el emine emanet olmaları adına
ve inanan inanmayan tüm insanlığımıza
. .. ...
Lavi_(n)_Su tarafından 10/6/2012 2:33:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Koyun koyuna büyürken diller Beslendiler aynı nehirlerden Aktılar kurak topraklara Büyüdüler büyüdüler
Ve biz evet biz İnsan dediğimiz mahlûkat Yok etmeye yeminli Mavi akarken sular Kızıla boyadık ellerimizin kiriyle
Oysa günahsızdık doğarken Farklıydı belki tenlerimiz Tanrının diliyle başladık konuşmaya
Büyüdük Kirlendik Kirlettik Öldük Öldürüldük
Necat USLU
Ne çok şiirdi desem hayatın imbeğinden geçilip kanayan yarayı ne de güzel anlatmışsınız desem Ve şiirinizi okurken bir kez daha vuruldum desem o kurşunlarla Kabul buyurur musunuz şiiri okuduktan sonra karaladığım dizeleri?
Emeğinize/kelâmınıza/kaleminize sağlık Dostlukla...
iyiki var şiirler
saygı ile iki yüreğe de