Uyku tepeleribirçoğu ve deniz odaların dil mumluğuna küllenen bu vakitlere yürüyen yağmurlar sessiz,derin.. ıhlamur içirir üşüyen yalnızlığa ısınır içimin güneş avlusunda en olgun kıyıların kırmızısı ki, kocaman gözlerime iki adım kadar yan yana oturduğum uyku tepeleri.. gölgeli katlarında düşlerin kaç sevda geçer kaç bahar yarası örselenmiş bir çocuğum oysa ayaklar gökyüzünde ırmağa vurur ışığını.. geceyarısı pencerede iklim uçurumu yıldız uçlu masallarda anka kuşu çöle yol taşıyan yağmur kızlığı şuramın.. omuzuma uzun bacaklarıyla dokunur kızıl saçlı zaman.. sükunet kıyımlarında bahtiyar izler/ birbirine uzak kalmış kapılar / kusuru başlangıçların/ öyle perde çekilimi ağaç ve çiçek imlasında boşluğa düşen.. yüzümü kucağına alan buluttan sesleniyorum şimdi bırak beni su üşüyor toprak sonra tüm sesler aynı avazla ayaz düşkünü havaya bırak beni dünyanın en güzel sesine aksın iki damla yaşım ... |
Üşüyen kalplerin sığınağı mı olmalıydı kış mevsimleri. Habercisi mi olmalıydı Sonbahar. Bir boşluğa düşmek gibi uçurum tepelerinde uyumak mıydı her şey. Yada tek şey ya da çok şey..
Çok güzel bir eser okudum kutlarım. Kaleminiz daimi olsun.
Saygılarımla.