Silik Bir Fotoğraf
Boşboğaz bir tıngırtı
Gökte demlenmiş bulut Ve saçlarını rüzgara öptürmüş sevgili Bütün bunlar uyumsuzluğun çirkin güncesi Şimdi alaca bir kuş Silik bir fotoğraftan kanatlanıp yalnızlaşıyor Kararıyor göğün vurulmuş yüzü Herkesin yarasına götürdüğü bir düşü Sevmek diye bir şehri var Kaldırımlarında yarım bırakılmışlığım Bütün sokaklarında benim gözyaşlarım var. Gökte demlenmiş bulut Yerde mezarını arayan huzursuz gölgeler Göğsündeki çiçeği sulamayı unutmuş şair Bütün bunlar dilsiz bir aklın serüveni Kör topal bir yol, bir nehrin saçlarını izliyor Nereye varılacak, uçurumun soluğunda deli sorular Ve cevaplar suskunluğun kanında umut uykusu Ağlamak diye bir kaçışı var herkesin Bütün kahkahalarında benim sızım. Saçlarını rüzgara öptürmüş sevgili Bir yakınlık sezercesine akmış aynasına asiliğin Karmakarışık bir sezgi tutmuş da kalbinden Sürüklemiş hiç bilmediği günlere ve sözlere Suskunluğun kafesinden Sesimi söküp atmışım en uzak duyulma ihtimallerine Duymuyor, gençliğinin hırçınlığına kapılmış, aksi Duymuyor, ruhunda kirli fikirler yüzdürmüş Ve sevmek diye bir yanılgısı var herkesin Gerçeğin unutuluşu benim hafızam. Uykusuzluğun şizofren demi Bölünmüş bir geceyi aydınlatıyor ansızın Maskelerine küsmüş insanlar geçiyor Kilitli ve insanı saklama çağından uzak kapılar önünden Bu sessizlik, bu rutubet, bu mizan Hep bir intiharı anımsatıyor ayrılığa kanayana Yana yana dökülen bir yaprak, Dalında ürkmüş bir sabah uyutuyor Ve herkesin bir cinayeti var aşka dair Kavuşmanın şiiri benim esmerliğim. Şimdi alaca bir kuş Göğün en onmaz yarasına kanatlarını çarpıyor Sızıyor kan pıhtısının sözcükleri maviye Böyle delice uçabilmek sadece romanlara sığıyor Bu en hırçın ağıt, bu en dipsiz yakın! Sonra aşk bilip bilmeden tarumar ediyor Ekmeğe muhtaç, suya mecbur kalplerin azizliğini Kemiğini kırıp bilincin, unutmaya içiyor şehir yağmuru Unutuyor da Şimdi herkesin bir umudu var gözünden sakındığı Ateşi rüzgara vurdurmak benim körlüğüm. Silik bir fotoğraf Tutunduğu elin kırışmış suyunda Zaman kumunu acımasızlığa döküp dururken Efil efil bir isyan kopuveriyor geçmişten Hazan bozmuş ağzını yeşile, kış üşüyor beklemekten Çiçekler diyorum azizim Çiçekler neden böyle sarhoş, veda cenderesinde Ve herkesin bir türküsü var Bitap dilimin kırılmış nihaventinde. Sevmek diye şehri var herkesin Ayrılık diye bir kahrı Eskimiş gökyüzünden kalma kara bulutlar Yağmura ıslak bir ateş cürmünde gölgeler doğururken Şimdi mektuplar kanama mevsiminde Ağlamak bir pencereye yakışan en hazin çiçek Büyütüp durma derdinde bütün şiirler Kimse halinden memnun değil bu tabiatın Bulanık bir ağrı, yastığıdır işte kaçak bir fikrin Her şey olağan bir akış içinde acıya meyilliyken böyle Herkesin bir düşkünlüğü var Keşmekeşliği sözümün kalbi. Bütün sokaklarında benim gözyaşlarım Benim sızım, benim ahım, benim canım Aklanmak için, şu lanet hengamesinde siyahın İçimde bir yokuş ağırlığı; öyle yorgunum ki oysa İki adım atsam, terk edilmenin suçlusu olacağım Ben ki kıyamadım daha bakışımdaki uzağa Ve herkesin bir yangını var şimdi Yanan ben, kor ben, kül ben. Nedim KARDAŞ |
..............................................................Halil Cibran.
...................................................... Saygı ve selamlar..