Gülmezar
Gölgesinde gül açmış mezar taşının,
Sarılmak kokuyor her zerresi gözyaşının Gülün rengi akşama karışanda Bitiyor öyküsü çürümüş yakarışmanın. Baykuşa gece tünemişse gitme vaktidir Ayrılmak umudun bir başka mevsimidir Mezar taşı yıkanırken eski bir yağmurda Gülün rengi çirkin bir ölümün kırışmış resmidir. Sevmek yaşında solmuştur tüm güller Sevmek yaşında hırpalanmış o günler Bir karış toprakla yetinirken ölünün sonsuzluğu Mezar taşına her gün ağlar o bakır gökler. Baş ucundadır hilal, siyahın tam ortasında Melankolik bir ilahi var yaradılışın tınısında Değince, anlamak ne fayda, dikene ten Sevilenin sürgünlüğü var gül terkli mezarlarda. Çelikten serttir ölüme direnişin setleri Dile gelir sus ve ateş, toplanırken şafak renkleri Gülden fermansa hayatın bütün neşeleri Kim toplayacak şimdi toprak için o yenilmiş cesetleri. Gülün kabahatidir diriyi hatırlatması bunca Eksildi rüya, uyandı yaşam geceden boylu boyunca Kıymeti toprak kokar, kıyameti ertelenir her an Mezar taşına değen gözden yaşlar boşalınca. Adı gülmezardır, pencerelerde yaşlanmışlığın Canı ahuzardır, susmakta yıllanmışlığın Derin bir kuyudan çekilirken katranlı gözler Adı unutulmaktır, bir başına bırakılmışlığın. Şimdi ölmek otuzunda, koyar adama Daldaki kuş, topraktaki çiçek, sokaktaki âma Hepsi yürüyorlar gülmezara, vakit sükut Şimdi ölmek yetmişinde, yine de koyar adama. Dikenine arlanır, toprağına harlanır gülmezar Bir beden düşer, bir başka yerde tohum çatlar Bu devinim kıyamette son bulsa da Ağıttan umutlar asar boynuna, suskun yolcular. Nedim KARDAŞ |
Yüreğine emeğine sağlık
Selamlar