Çünkü artık kaybolmuşluklar içinde yapayalnızdır dünya!(Ne kadar uzaksın ey mis kokulu cennet)* tarihin bütün öyküsü boyunca gökyüzü aşağıya bakıyordu toprağın istekli ağzındaki gürültüye yalnızlığın o büyük fabrikasına oradaki tek açıklık küçük otların suya açlığıydı uygarlık zindanının ışıkları hep yanıktır duyguların özgürlüğü için değildir yanıklık iyi görülsün diyedir itaat etmeyenin yüzündeki kelimeler yok edilsin diyedir reddedenin dilindeki karanfil ordusu herkes zorunlu davetlidir büyük bilinmezin gösterisine elleri çividen yapılmış yedek alkışçılar ücretsiz kabullenme seansları anlamın üstünü örten sonsuz sisin parçaladığı sözlük ve korkana doğru hızla ilerleyen keskinlik her taraftan hissediliyordu dünyanın geçirdiği nöbet eski evlerin bittiği yerde başlıyordu dip dip; belleğin düşüşü ve insanın çökmüş kalbidir içimi göstererek kurtuldum uzaklığın o soğuk kılıcından içim mektuplar ülkesidir (*Charles Baudelaire) |
yok ettirmek
daha ileri gidemedim ya da günümüze
kendimi
tebrikler