Hayal Meyal Gerçek
hayal
bir sokağın hiç yaşanmayacak ikindisinden sıyırıp resim defterlerimi obua çalan bir kedi alıyorum kucağıma yağmurlu son sabah çayının buğusuyla yıkanıyor cesedim birileri farkına varıyor umudun genç kadın yalnızlığına kafa yormuyor artık ıslak ve sık otlar gaz yağı fitiliyle mutlu orman kulübesine taşır ya cennet kokularını... sır tutan karıncayla zor bulduğumuz yolunu... ağaçlıkların ardındaki yokuşun sonunda hayal meyal görülen göle doğru bir taşı yerinden edip eşitliyorum kendimi evrenin en yalnızıyla... ama farklı olarak yine ben suyu yeşil içtim bütün apartmanları gri gördüm ve o gölge kendi penceresinden bana bakmak yerine kendi evine bakıyordu... meyal akşam şüpheleriyle koştuğum rüyalarımda unuturum kendimi...alaca bir kış hep peşimde işte soluk soluğa bitiriyorum bu romanı hiçbir ipucu bırakmayan yokluğun gölgesiz ağaçlar gibi dönerken başımda hiç bir anına başlamadan bitiyorsun kendiyle yüzyüze bir aynadan daha yalnız rüzgardan başkasına yabancı... ama leylâklar en az bir kez ezilmiş yabancı sesler duymaya alışkın çocuklar gözyaşlarını hıçkırmadan akıtmayı öğrenmişler mesafesiz özlemlerle dolmuş yalanlarımız şiir enkazı yüreğimiz sapsarı sabahlarda alışmaya çalışmış hayata bütün bir ömrü atlamışız... bu yaşadığımıza bir ad yok bir giysi bir el göz yok... içini dolduramadığımız boşluğa tanrının şiddetli yanıtıdır ölüm... gerçek bir kedi kapı aralığından ayaklarımıza uzanır kimliğimizi sorgulamayı unuturuz bütün törenler unutulur o an boş vermişlik ikindiye şehvetlenir zamandan öç almak için en iyi fırsattır sanrı girdaplarından sıyrılıp parçaladığımız o rüya düşkünlüğünden fırlayıp kendimize ve doğaya bakarız kapı kilitleri kırılır bütün odalar dışarılaşır bir buğday başağı doğurmak olur şiir toprağı elleriyle sürer sokağın ilk sabahı evler koyun koyuna gürültülerine eş ararlar ya sen hepsine yetersin... mecburî karanlıklar kadar ışıklar da kör eder insanı ya da tam tersi... başka bir şekilde anılmak istemem sorarlarsa hep "ekmek almağa gitti" densin isterim... kağan işçen... |