Bir Pazar Sunumu
hatta birlikte yummustuk gözlerimizi
zaman acimasiz midir sorusuna ilk kez yabanci bir sokakti hatta bir sokak ilk kez bize mi yabanciydi zaman bir ölüm bahanesiydi tamam ayriliga has bir tanri araci kahvaltisiyla sınırlı bir pazar sunumu gözlerimizi birlikte yummak oyunumuzun hüznü zorla doğurtulmuş bir düşsüzlük kibri... zaman... bir yine yineli bu pazarda mılı bir de... o ana uygun bir balkon bulamamıştık anılardan acil yardım mı almıştık bir serçe ekmek ufağı mı düşürmüştü avuçlarımıza şimdi tam anımsayamıyorum... gazete kesiğinde hergün gözlerimize ilişip anïnda unuttuğumuz mevsim haberleri gibi tekrarlayan bir doğallıkla kabullenmişiz bu ölüm haberi ansalığını tevekkülümüz aynasız zamanı unutturacak denli gözükara bu ayrılığa bir de... bir de acımıza aracı ya tanrı kendiyle yine kendi arasında arasızlıktır zaman bir de hep yine mili bir de hep bu pazarlı... kendimizi sessizlik dağlarına vurmuştuk ve kenar mahallenin çöplùklerinde hâlâ öpülmeye yabancı çocuklar küfürbaz sevgisizlikler ezbere süpürülmüş kapılarda ve çay suyu kaynar mı her saat acep acıya acemı ve utangaç o evde... özenle seçilmiş tepsinin ortasında gelişi güzel kaba taslak bir yalnizlik gibi sunarken sanciyi kendime... unutmus muyum... unutmusum... ve o evdeki çayin buhariyla baslamaliydim ilk sözlerime aciyi ögrenmeden... bu ilkyaz baslangici karisigim yine yine yineli bu pazarli.... ve her sarkiya bu son sarkimiz diyerek cikiyorum zamanin karsisina tanriyla zaman arasinda ôlüm acimiza araci... kendimize dönük çöp çataniyiz ya bütün bahanelerin bananelerin korkumuz mühürlü bu yalanda adi konulmamis umutlara araci... kağan işçen.... |