sadece bir rüya sanıyorlar
bir alın yazgısına eş
yaşanmışlıklar arasından doğuyorum bu gece... ince bir kadın sesi geliyor radyodan başımda bir sinek vızıltısı açmaya korkar olduğum morarmış gözlerimin isyan edercesine pas tutmuş duyguları ve yüreğimdeki tarifi belirsiz yorgunluk kulak kesildi nedensiz bu sese... sessizliği kadeh kadeh içtikten sonra yıldırımlar vurmuş hayallerimin iç sancılı sabahlarında feryada müşterek bir yanını bulurken yalnızlığın sessizliğini bozan bu ses nefes aldığımı hatırlatan bir araç oluvermişti birden... yavaş yavaş açarken gözlerimi camdan sızan vicdansız ışığın saygısızca busesi sonrasında doğrulmaya çalışan kelimelerimin arasında bir dakikalık mola ve bir nefes daha geçmişten çalınan belki de bir acı... anlatıyor yeni bir yıkımı bu ses... daha önce duymuş muydum bu parçayı tanıdık geliyor içindeki ıstırap imgeleri... her şeyi bilmek zorunda değilim ki ama neden bu kadar dokundu ki şimdi... ne dediği bile anlaşılmıyor aslında yüreğim gibi hırıltılı ve yaşlanmış bu radyo artık bir işe yaramıyor ki... ayağa doğruldum yüzümün yıkanmaya ihtiyacı vardı ihtiraslardan zevksizce bir göz attım çamaşır suyuna yatırdığım kirli ellerimin çatlamış her yanı dokunamıyor ki bana benliğime... keskin kokusunu almamak için tıkadığım burun deliklerimin yüreğimden gelen rutubetli ve bir o kadar da küflenmiş ümitlerini dezenfekte etmek isteyen bir sesti dokunan sözlerime... umutlarım gibi makinalar arasında yeşermiş tostu midemi bulandıran bir yazgıyı atmak istercesine attım belleğimin en dip köşesine... her şeyi bırakıp giderken ardından ağlayan ekmeğin bir çocuğun elinde zorla yenirken korkulu bir bakışı gibi annesinden işte öyle bir titredi içim birden salona geçme vakti... ne kadar da tozlu ve karanlık bir yer gönlümde yer etmiş mezar gibi beyaz çarşaflara bürülü kefen giydirilmiş ruhumun arkadaşı olmaya hazırlanmış gibi... toplamalıydım artık eskiye ait tüm gereksiz sözcükleri siyah beyaz hiç farketmez acaba bir yerinde pembe de var mıydı yok siyahları saklamalı belki de... biri sustursun artık cızırtılı şu sesi... bırakmalı belki de kalmalı her şey yerli yerinde eskisi gibi bıraktığı gibi... yok yok en iyisi giydirmeliyim gözlerimi cıvıl cıvıl mavi yeşil mor siyah olmamalı içinde taramalıyım saçlarını yalancı gülüşlerimin bir de allık sürdük mü isyanlara... tamamdır ama... eksik bir şeyler var hissediyorum... sus artık suuuuuus... nerede bu radyo kapatmalıyım kadının ince ince içimi delen sesini... burada da yok burada da... hangi cehenneme girdi sanki... yatak odasına fırlatmıştım sanki evet evet orada olmalı burası neden bu kadar dağınık ki yatağı bile toplamadan mı gitti ki ya yerlerdeki kan lekeleri bu ayak izleri kimin peki peki ya bu ilaç şişeleri... radyo evet radyo burada olmalı sesi daha net duyuyorum sanki yok yok yok... nereden geliyor bu ses Allahım çıldırmamak elde mi... kapı mı çalıyor evet kapı çalıyor acaba kim olabilir ki düşlerimden firar etmiş bir ümittir belki... _geliyorum kim o? _????????? _kim o diyorum kim o kim o kim ooooooooooooooo!!!!!!!!! _iyi misin yavrum kendine gel sadece bir rüya bak bitti gitti geçti... _peki anne bu bir rüyaysa kim o yanındaki kim o sessizce ince ince yüreğimi delen kadın sesi... _bir ses yok yavrum içtiğin ilaçların yan etkisi... _ama her şey aynıydı anne gittiği gibi bıraktığı gibi.... |
birdaha dönmemeksizin
ne rüyalarda
nede anılarda
yaşanmışlıklar gecmişinde haps olmalı kara zindanlara
tebriklerimle..