işte ben
çıplak tenlerin elinde işte ben
kimsesiz bir mezarlığın orta yerinde yapayalnız sessizliğin karlarını örtüp üstüme kurtulmaya çalışsam ellerinden gecenin feryat figan susmalıyım geceden kalma endişesinden... şiir okuyan meçhul bir nefes el verse virdsiz kalmış gönlümün son demlerine... çaresizliğin boyun büktüğü ormanların kuytularında doğmalıydı sevda selasını dillendirmeden... gitmeye kalmadan biteviye korkuların gölgesinde yalnızlığa bariz bir nüktedanlıkla konuşmalıydı seher... mezar taşlarına bakmadan Şirazı hatırlamalıydı bir kalender ve okumalıydı mukaddes kitaptan ihanetin cezasını yeniden... rüzgarın uğultulu sesiyle yürüyorum işte ben kimsesiz bir mezarlığın orta yerinde yapayalnız yapraklarını savururken hazanın güneş hayatın akışına bırakmadan yaşanılanları parçalarımı topluyorum isyan kokan yüreklerden... namesi eksik bir dalganın içinde boğuluyorum ve gidişini izliyorum bilinmezlerden... yürüyorum sensizliğin kervanında yol alıyorum sahrası eksik hayallerimde serabı kuruyorum kana kana sen akan ve senin için savaşan bedevileri görüyorum alıp kaçıyorum hayalini koşuyorum nefesi eksik bir yangının orta yerinde duruyorsun birden bire korkuyorum gidişini yazıyorsun yeniden alnıma heyecanı çalınmış korkulardan kalma anılarla yeniden ve ben gidişini en çok özlüyorum ardınsıra dizilen ağıtları kör olana dek gözlerine bakarken... çıplak tenlerin elinde işte ben kimsesiz bir mezarlığın orta yerinde yapayalnız ve şiir okuyan meçhul nefes el veriyor kanı çekilmiş ruhuma namesini vuruyor yaniden dalgalara ve yalnızlığa yelken açıp gidiyor okyanusvari gönlümden... dünyasını kurmuş insanlar işte ben kimsesiz bir mezarlığın ortasında yalnızlığın virdini çekiyorum anı defterimden seni silerken sen giderken... |
öyle işte;
harika ama bir o kadar da anlatım tarzı olarak övgü hakeden bir şiir bence,
tebrikler hakkınca...