TUT Kİ HİÇBİR EYLÜL ÜŞÜMEZ ARTIKBir iç kanama başlarken seherlerde,susmaz ki yağmurlarım. Giydirilirken üzerime özlem,çatlak dudaklarda derin bir asi inleme, Kaç kere vuruldum düşlerimde? Gözlerime mil çekildi şiirlerim alev alev yanarken göçlerinde. Sızılarımızın karanlığa karıştığı dağların ıssız doruğunda, Canhıraş dizelerimin kırmızıya boyadığı iklimlerin üryanlığında, Yangınlı şafaklarda sesine uyanırken beden, Ruhumu bir kelebeğin kanatlarına astım ben. Akıyordu geceye Dicle ve Fırat. Islattıkça saçlarını nefeslerinin buğusu ayın çıplaklığında, Büyüyordu içlerinde bir çığlık, kısılmış seslerin tınısında. Aynı göğe bakıp şimal yıldızının altında eriyorlardı. Kızgın ateşler çemberinde tutkal kokusu, Karanfiller yağıyordu semâdan ıslak menekşe kokulu saçlarına. Hasret kokusu kavururken,kanatsız bir kelebek düşüyordu avuçlarına. Bir sevdanın kapısı aralanmış ay ışığında vuruldular. Aşk ile yoğruldular,savruldular yaprak yaprak,aşk ile kavruldular. Kadife renkli çiçeğim dokunuşlarında, Eminim, yas içinde bir uçurtma saldı mavi göklere. Kıyısında mayısları biriktirdiğim soluklarında adımlarken sustuklarını, Bir deniz saklıyordu sahipsiz bir uçurumun düşlerinde,dağların doruklarında. Söndüremiyordu mahşer yeri yüreklerini, Ayazlarda kanıyordu güller takvim yapraklarında. İnce bir çizginin tam ortasında parmak uçları değiyordu sevdanın haykırışlarına. Her yutkunuşlarında alevler iniyordu ciğerlerinin kanayan oluklarına. Ney sesinde derin bir ahh! Buğulu çiğ taneleri iniyordu gözlerinden yanaklarına. Ve gül suya vurgun damlalarıyla bir Leyla çiziyordu, mecburi gidişlerinde. Çölleri fethederken kanatlarıyla serçeler deli divane çırpınışlarında aşk diye, Fethi zor bir mavi düşüyordu en koyusunda sardıkları tenhanın zifirlerinde. Tut ki! Her vuslat bir emanet Rabbimden,uzaklarda yandıkça göğüs kafesinde. Tut ki! Hiç bir eylül üşümez artık, zemherileri yok sayıp parmaklarında eridikçe. Necat USLU |
Kutladım değerli dostu ve eserini
Kalemine,ömrüne bereket
Selam,saygı ve dua