Bankta oturan o genç kız, Orada öylece duran… Gölgeliğe isyan edip, Sürekli kımıldayıp duran bu şekiller arasında Dimdik duran, Her saniye belirginleştirerek sınır çizgisini…
Sürekli hareket eden; Durmaktan, Belli bir kalıba hapsolmaktan korkan, Cisme dönüşmeyen o şekiller arasında Öylece var oluyor Dimdik bir ağaç gibi… Öyle yorulmuş da yığılmış gibi değil, Seçmiş gibi orada oturmayı… Var olmayı seçmiş gibi, Öylece seyreder gibi şekilleri… Tutmak ister gibi onları belki de Bir yanlarından, Yakalamak ister gibi Bankta kıpırtısız otururken Dönüşecekleri insanı…
Orada otururken Kaç kişi geldi geçti yanından, Yorgun bacaklarını dinlendirmek için… Apar topar kalktılar sonra Ruhlarını zar zor sürükleyerek peşlerinden. O kız tam da bir şey söylemek üzere Dönmüşken sağındaki şekle, Şekil mi insan mı karar verememiş, “Ruhu da dinlenmiştir artık, Uyanmıştır uykusundan” derken Kadın kalkmasın mı birden yerinden; İnsan kıvamına ermeye başlamışken şekil, Tam da iki kelâm edecekken..?!
Sonra başka bir kadın geldi neyse ki, Dinlenmiş bir bedenin rahat adımlarıyla… Yığılır gibi değil Kararlı bir oturuşla ilişiverdi banka. Ne zaman başladı konuşma, İlk kelimeyi kim söyledi, anlamadan Koyu bir sohbete daldılar… Anlattıkça anlattı kadın hayatını; Seyrettiği diziden söz etti, En iyi yaptığı yemekten… Onu farklı bir yere koyan tek bir ipucu vermedi, İzin vermedi ruhunun konuşmasına… Sınırlarını belirginleştiremedi bir türlü, Hatta her sözcükle bir parça daha sildi. Sözcükleri, ‘koşturan adımlar’ oldu, Onu kalabalıkta kaybeden…
Sınır koymak, Bir alan açmak kendine; Hapsolmak sandı bir kalıbın içine… O da benzemeyi seçti diğerlerine, Yitirmeyi tüm renklerini… Sınır koyanlar başkalarıyla aralarına, En çok var olanlar bu dünyada; En özgür bırakanlardı aslında ruhlarını, Bilemedi.
Kız “geç kaldım” dedi apar topar kalkıp, “Bir randevum vardı.” Koştur koştur iki adımda vardı Parkın kapısına, Koşturan şekillere baktı… Belki insanlar da vardı aralarında; Kaçmak zorunda kalan, hantal ruhlardan… Yalnız kalabilecekleri bir bank aranıp duran…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
HANTAL RUHLAR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HANTAL RUHLAR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
okur korkaklık dedi içinden, insana öfke yada şairin insan saymadıklarına öfke.
değer ve renk? bilmediğimiz yada tanımadığımız suratların içindeki " ruh" 'a... keşke kavga etmenin erdemine inansak da kırsak şiirde birbirimizin kafa ve gözünü...
resminiz ve şiir, yazdığınızın ne olduğunun zaten resmiyken.
Aslında uzaktan bakıp insanları yargılamak yerine onlarla kavga etmek daha iyi belki de. Hiç değilse düşüncelerimizi aktarırız karşımızdakine, düşük bir ihtimalle de olsa bir şeyleri değiştirebiliriz.
Aslında o sınırlar önemli. Hele hele en yakınlarımiza bile içimizdekileri tam olarak açamiyorken banklarda oturan ve hiç tanımadığınız insanlarla olan diologlarimiz ne kadar içten ve samimi olabilir ki ?
Tebrik ederim. Anı yaşayan ve yaşatan bir şiir süzülmüş kaleminizden.
Evet, en yakınlarımızla bile aramıza bir sınır koymak lazım… Sınır olmayınca özel alan falan bırakmıyor insanlar. Herkes kendine uydurmaya çalışıyor karşısındakini.
Oysa herkes kendi gibi olmayı başarsa, başkalarının da kendileri olmasına izin verse, çok daha gerçek ve samimi bir iletişim olanağı doğar. Çevreye uyum sağlamaya yönelik değil, kendimizi ifade etmeye, karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamaya yönelik bir diyalog gelişmeye başlar. Maskeler düşer, ruhlar görünmeye başlar.
okur korkaklık dedi içinden,
insana öfke
yada
şairin insan saymadıklarına öfke.
değer ve renk?
bilmediğimiz yada tanımadığımız suratların içindeki " ruh" 'a...
keşke kavga etmenin erdemine inansak
da
kırsak şiirde birbirimizin kafa ve gözünü...
resminiz ve şiir, yazdığınızın ne olduğunun zaten resmiyken.
eyvallah.