Geyik Süsü
Gözlerim ilk kamaştığından beri gökyüzüne zimmetli
Toprak çeker Ruh doyar Eriyen yüzyılların vuslatına renk düşer Ama mavi solmazdı ilk aşkların mezralarında salınırken Göğe selam Maviden hallice bir sabah sırtında Bu sabahın diriliği ve yaşamak yangını sanki Ya da ertesi güne resmedilen alaca bir geyik süsü Gelinlerin halkalı damarlarında ruh doyuran bir şatafatla Gizem Hasret ve saklambaçlı bir vuslat Ötesinde salınan bir sisten kopuyorum yavaşça Bir yamaçtan ürkek duman seyrederken Ceylan kimliğinde adının kokusu vardı Bir kere papatyaların diyarına uğramış değilim Tabelasında tereddütler kopartılan yerde Üstü örtülü türkülerin gözlere değdiğini herkesten önce duymuştum Tütsülemiş ikindi kuşlarının kayıp giden geçmişliğiyle Elimi çaldığım yerde yokluğuna bir uslanmışlık çiviledim Aklımda vuruşan bir sensizlik kırmızısı Bir arena güvertesi Veya sahiline demli vakitler örten akşam güneşinin hoyratlığı Kalkalım mı sevgili? Sen beni yüklediklerinin diyarına Bense sensizlik memleketine rıhtımlı yollardan gideyim Kimin yükünü bir dirhem saysalar öteki âşıklardan dem vursun İlahi bir yavaşlamayla Bir tutam melankoli az öte de gevşemiş bir ölü toprağı sunsun… |