Gece Çok bilinmeyenli bir denklem, Cevapsız bir bilmece; Uykuların kol gezdiği bir haydutluk vakti Gözler kapansın emrini veren bir mareşal misali… Lakin, güneşin üstüne örterken kara tenli battaniyesini Düşünmez hiç yalnızlıkla ısıtır mı sokak lambaları Demirlerinde ellerimizi? Ya da köprü altları yumuşak mıdır sırtlarını koyduklarında Çocuklar? Duymaz gece, Bildiğini okur
Masal gelir bize…
Aydınlığa varışın karanlık yolu, Sokaklar boyu insan/sızlık, Kulak tırmalayıcı sessizlik, Kimi evlerde kırılırken duygular Duvarlarında parçalanırken saatler boyu dakikalar, Sobada yanan odun parçasının çıtırtısında Yalnızlığını unutur evladını cam kenarında bekleyen analar… Yünden yorganların altına sinmiş kimisi Adı duyulmamış bir radyo frekansında En romantiğinden bir şarkıda gülümserken Bulmak kendini, Sonra acımak sarılarak Umutların salıncağına Sallanmaya alıştık ne de olsa Gecenin koynunda…
Ah gece oldu yine Gece; En çok o zaman kanarmış onanmaz yaralar, Marazlar sararmış durduk yere yorgun bedenleri O zaman inermiş perde perde sırlar, Mazinin eteklerindeki irili ufaklı anılar Tırmalarmış uyku gelene dek haneleri Dört bir koldan… Naralarıyla sarsılırmış çakırkeyiflerin Buruk hayat hikâyelerle döşeli kaldırım taşları… Kepenklere çarpa çarpa dururmuş Uyku sersemi mahallenin kedisi; Depar atarken komşunun oğlu baba evine Çok takılıp düştü, hayal kırıklığının kaygan zemininde Yine de bir annenin kapı kilidini bu denli özlemle açmasından mıdır -bilinmez, Çözülüyor buzları geceye hakim atmosferin, Kırılıyor bir ana sıcağında titrek inadı Yavrusunu bağrına basarken henüz bilmediği cinayetin Korkusu ürkütüyor delikanlıyı, Lakin gece kasvetli, üzmemeli ayakları altında Cenneti tutan anneyi…
Gece sustu, Yine ketumluğu tuttu… Yutkundu yıldızlar, Sarsıldı yerlerinde Arşa yükselen dualara tutundular…
İstanbul konuşsa hele Ne çok anlatır gecelerden öte, Kimler boğuluyor soğuk sularında Kimler köprü başında tutunuyor Bir kez daha şans vererek yaşamaya;
Kaç kadının akmış makyajı Dağılmış saçları; Suya dayanıklıydı halbuki bu maskara Gözyaşı yazmamışlardı aslında Kırılmış koşarken topuğu ile kanadı, Kan mı dudaklarını kırmızıya boyayan ya da gündüzden kalan Ruju mu; gece bilir Ona sormalı…
Ve anneannesinin öğrettiği duada Geceyi uğurlamaya hazırlanan saçları belinde Kainat saklanmış dersin gülüşüne Bembeyaz kendi gibi geceliği Küçük bir kız çocuğu, ceplerine sıkıştırılmış Önceki geceler gibi Ayracını koyuyor hayatın arasına, Geceye el sallıyor gökyüzünü gözlerinin önüne alıp İstanbul’u selamlıyor; Sarılıyor yarının umuduna
İnce dudaklarından kocaman bir hayat dersi “Sabah ola hayır ola…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sabah Ola Hayır Ola şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sabah Ola Hayır Ola şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Değerli eserinizi beğenerek okudum. Tek kelimeyle mükemmel olmuş ===================== ==========================
Gece Çok bilinmeyenli bir denklem, Cevapsız bir bilmece; Uykuların kol gezdiği bir haydutluk vakti Gözler kapansın emrini veren bir mareşal misali… Lakin, güneşin üstüne örterken kara tenli battaniyesini Düşünmez hiç yalnızlıkla ısıtır mı sokak lambaları Demirlerinde ellerimizi? Ya da köprü altları yumuşak mıdır sırtlarını koyduklarında Çocuklar? Duymaz gece, Bildiğini okur
Tek kelimeyle mükemmel olmuş
=====================
==========================
Gece
Çok bilinmeyenli bir denklem,
Cevapsız bir bilmece;
Uykuların kol gezdiği bir haydutluk vakti
Gözler kapansın emrini veren bir mareşal misali…
Lakin, güneşin üstüne örterken kara tenli battaniyesini
Düşünmez hiç yalnızlıkla ısıtır mı sokak lambaları
Demirlerinde ellerimizi?
Ya da köprü altları yumuşak mıdır sırtlarını koyduklarında
Çocuklar?
Duymaz gece,
Bildiğini okur
Masal gelir bize…