Ahmet Hayatın Ta Kendisi İdi
Komşu çocuğu Ahmet kadar sahiciydi acıları da
Yaşıtları pamuktan yataklarda renkli rüyalarda O, soğuktan titreyen elleriyle ayakkabı boyadığında… Tokat gibi iniyordu yüzüne “baba/sızlık”, Babasının elinden tutmuş tertemiz üstüyle okula gidenlerin Arkasından hiç tanımadığı babasının ıraklaşan hayaline Daldığında; “Uyan!” diyordu “Uyan Ahmet!” , “Rüya yok sana !” Sen gerçeksin, doğduğundan bu yana; Atlıkarıncaların, dönme dolapların, yükselen uçakların hepsi Gazete sayfalarında, Çöpün kenarında gözüne ilişen mecmuada… Yırtık beresi örtüyordu minikten kulaklarını, Duymuyordu kalabalığın yalnızlığını; Her gün suluyordu dudağının kenarına iliştirdiği Çocuksu durağan kahkahayı; Bir gün büyüyecekti ve inletecekti Göz pınarlarından çağlayana kadar ahmakıslatanları… Karıncalanıyordu elleri ayazından hayatın, Ondandı bu kadar çalışkanlığı bu küçük delikanlının! Yüzü gözü kapkara Hâlbuki gökkuşağı saklıydı Yüzünün kadere dönük tarafında, Şıpır şıpır damlıyordu en güzelinden yeşili kırmızının tam ortasına… Küs değildi kimseye; mutluydu betona basarken Çoktan yamalı ayak uçlarıyla… Kimseler göremedi siyahtan ötesini Siyah beyaz bir film karesiydi onlar için Ahmet, Anlatmadı hiç hayallerini çocuksu, Fırıldaklar dönüyordu ayak diplerinde, Elma şekeri tadarken çocuklar O soğuğun çatlak dudaklarında bıraktığı Sızıyı tadıyordu; Kadifeden pantolonu bilmem kaç yıllık, Umurunda da değildi ya hani… Bir bardak salep onun için dünyaya değerdi Tarçınlıysa hele, daha ne isterdi! Küçücük dünyasında minnet düşkünü Kocaman bir Ahmet idi… Adını kimseler sormadı, bilmedi, Hiçbir zaman “öğretmenim” deyip söz hakkı isteyemedi; Sadece yutkundu Ahmet, söylemediği sözler hazinesine Bir yenisini daha eklemenin burukluğunu,ağzından çıkan dumana Katarak; poh pohladı umudunu Şımarmasına aldırmayarak… Geçen gün konuşurlarken duymuştu Savaşlarda çocuklar da ölürmüş, Halbuki o yaşıyordu Pastırma sıcaklarını da, zemheriye yağan karı da en beyazından! İşin özü, şanslıydı Ahmet; Biliyordu... Yalnız savaş meydanlarında komutansızdı- babasızdı- O, biraz büyütüyordu yaşını, zamansız Güçlüydü de Ahmet, Evdeki beş kardeşine bakacak, Kendi kuru bir ekmeği kimseye farkettirmeden yiyecek kadar… Kendi küçük, yüreği devasaydı Ahmet’in, Yaşadıklarından çok yaşamadıklarını sığdırmıştı İçine… Savaşın tam ortasında bir mermiyle ölümün değil Lakin gerçekleriyle kan/ıyordu Hayatın… Hangisi daha çok acıtıyordu bilemedi; Gözünden dökülen bir yaş ile renklendi karası yüzünün "Üzülmüyorum" dedi son olarak, "Umut kaçtı da gözüme" ; "Geçer şimdi" dedi; ve dediği gibi oldu Geçti… Aylar; yıllar gibi… Renkler silindi gözbebeklerinden Bir demet çiçek uzattı bakışları; “Götür; savaşlarda ölen kardeşlerimin üzerine ört Oraların ayazı da kötüdür; "Acele et hadi, götür!" |
.. nerde bir çocuk görsem o minicik elleriyle hayata tutunurken kocaman zabani bir elin onun üstünde olmasını düşünmek bile istemiyorum ama malesef ki var..çocuk tacirlerinden tutunda kötülük yapanlar aklıma geldikçe bir maskeli ninja olmak veya zoro gibi.veya karamurat gibi olup kötülerin uzanan o pis ellerini kesmek gelir içimden birde gözlerini..güzelliği farkedemeyen gözler kötülüğe giden gözler kör olmalı bence..işte böylesine hassaslaşırım..bir minik yürekte
çok çok güzeldi ahmetin umutlarına dair şiir ve umudunu yorgan olarak da başka küçük yüreklere uzatmasına :(( büyüklere örnek olur diyelim ..kaleminiz daim olsun saygılarımla esen kalınız
GÜLESEN SANCAR tarafından 12/16/2013 3:59:08 PM zamanında düzenlenmiştir.