55
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
4007
Okunma
Senin adın İstanbul yâr
Duvağını açabilen var mı senin ?
Kadehlerimin kenarında kırmızı kalır ismin
dilim de sil/e/mediğim mecburiyetsin
Her gece sana hazırlanırım
son kuruşuma kadar
ve bacaklarının arasında otururum
son kelimem
kan çanağı gözlerimden süzülene dek
Her sabah
ücreti veresiye yazılmış bir otel odasında
kirletilmiş bir çarşafa dolanmış uyanırım
Geç kalınmış mesailere ağrırken başım
bozulmuş bekaretimi görürüm kasıklarımda ilmek ilmek
lakin silemez dudaklarımdan adını
ucuz hisset/tiril/mek
Senin tenin İstanbul yâr…
Çoğunlukla siyah beyaz bir resim
Siyah da gece var tüm günahlarıyla
beyaz da gereksiz tövbelerim
Yüzünün düşmüş kenarlarında
peçesi yırtılırken tenimin
Sevişmelerin illegalken her mevsim
inadına
gün batımlarında depreşir güzelliğin
Işıklara soyunursun
şehvete döner rengin
Göğüslerinin ucunda kaç insanın eli var
bilirim
ve dokunuşların renksiz…
yalan…
sıradan…
yine de sevişirken terlerim
Sen en has rollerin/in inleyen oyuncusuyken
sahnede
ben morarttığın yanlarımı toplarım
perdenin gerisinde
Senin yüreğin İstanbul yâr…
Gerdanından atlayanları saçların boğar
Sarhoş olursun üç yudumda
sonu hep hüsran biten
tek kişilik aşk şarkıları söylersin
ki ben her şarkının sonunda detone olur
notalardan kovulurum
Kimi zaman gözlerine sürme gibi çekerek aşkı
cezbedersin
Kimi zaman elinin tersine koyarak adımı
ayaklarının altındaki çamurları silersin
İnancın yok/mu/ senin ?
Kalbinde isimleri silinmiş
mezar taşları gezdirirsin
Kendimi o kadar çok öldürdüm ki ben
senin olmamak için !
Başaramadım
Sol yanımda sen hep varsın
sağ yanımdan yak beni
ki kurtarayım ağulu cümlelerinden
incinmiş yüreğimi
Mengene gibi sıkan ellerinden
çelimsiz bileğimi…
Özgür SARAÇ/Râzı
28/10/2009 Denizli