4
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
313
Okunma
Bir gün biteceği hakikatiyle yazıyorum
ağız dolu kahkahanın memleketinden.
Bir masalın peşinden koşarken
yaldızlı gecelerde anlattığımız
sedanın duyulmasına gark oldum.
Uzak ülkenin yazgısını bir ömrün yakasına taktım.
Çocukluğumun hırpalanmış lığı ve gençliğimin
serin gölgelikleri atalarımızın melankolisinde demlenemedi.
Gölgesi var babamın içsel mektuplarının taşındığı
meleklerin kanatlarında.
Sevdadan nasip almanın içselliği yuva kuruyor derinliğimde.
Ben yaşarken bende yaşayan bir şeyler var.
Beldesine özlemi yolcu ettiğim bir hüzün postalandı yüreğimden.
Yorulduğumun titreşimlerini iyiliğe tanık kılamadım. ,
Üstümde kuytuların
en mahzen hali görkemli karamsarlığıyla baş köşede kuruldu.
Yalnızken daha derin uykuya dalarım.
Düşlerimin kalabalığını seçerken
Sitare’nin Babil caddesindeki hali geliyor aklıma.
Akıldan sıyrılmışların memleketine kaçıyorum.
Yoldaş ediyorum kendimi bir bensiz kalmışların durgun sularına.
Sırılsıklam bir insanlık
yağmurun köhnelerinde kir tutan sekülerizm tadıyor bakışlarıyla...
Üveyik sırtı bir ürkeklik sabahladı bugün.
Terkisinde eski bir varoluşun ritmini taşıyordu.
Sıyrıldığım o girdabın dağıttığı soytarılıksa yerle yeksan olmuştu.
Nuh ’un sırtına çıktığı,
Musa’nın deniz yardığı,
İsa’nın baston vurduğu yerlerden bir yerdeyim.
5.0
100% (9)