Göz kapakları aralandığında, ruha düşen bir gölge, narin çiçeğin ilk yaprağında muammalı bir ışıltı ...
Bir şafağın vaktinde, yabancı ve sonsuzum. Büyülü bakışlarımın saklı sırrıyla kıymetli bir sandık gibi uyanırım.
Siyah ve ayazda, düşlerin avuttuğu gül avuçlarına ağrımış yollar... Karanlığın soğuk ellerinde bir kışın savaşı, dilsiz bir çiçek sıcaklığında. Ve bir ırmak coşkunluğunda sürüklenirken dizelerim, dağların o heybetli duruşu, suların durulmayan akışı için, küçük bir gül için...
Oysa şimdi, Yeşillerimi ayazlar aldı, sen tut elimi.
Varlığın en keskin bıçağı, yokluğun en derin kuyusu, hiçlikle dans eden sessizliğin en iyi dili. Yorgun ruhum, tüm kelimeler suskunluğa kavuştuğunda yeniden doğmaya hasret. Sensizlik, duvarları olmayan bir boşluk gibi yutuyor her şeyi.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Narin bir yürek içinde belirsizlikler, göz kapağını araladığında içindeki korkular , sakladıkları, onu derinden etkileyen olaylar olsa da o ışığını yine de yansıtır.
En güzel vakitte uyanır, sakinliğin tüm ruha üflediği vakitte, kendini dinlediği, sessizliği hissettiği vakitte, yabancı hisseder kendini ve sonsuz.
Ayaz var bu günde hem de siyah, soğuk gelir yaşanan gün karanlık gelir , hayaller avutur herşeye rağmen bir ümit vardır, gül kokusunda, gül yaprağında saklı, içinde ki bütün heyecan, bütün bekleyiş küçük bir ümit içindir.
Yaşanan zorluklarda ve çekilen acılarda, geçmişten hissedilen sızlatan duygularda, bu durumda biri elimizden tutup bizim yanımızda olsun isteriz, güç versin isteriz , tıpkı tesbihim şiirlerinin okuyana her zorlukta bir ışık var küçükte olsa dediği gibi.
Geçirdiğimiz zaman bizden de çok şey alır götürür, varlıkla yokluk arasında gelip gideriz, hiçlikle dans ederiz, ruh yorulmuştur, güçlü olmaya çalıştıkça, yaşananlara karşı dimdik durmaya çalıştıkça yorgunluğu iyice artar.
Yorgun ruh yeniden doğmak için susar, savaşmayı bırakmıştır ama tüm zorlukların sonunda bir ışık olduğunu bilir, tüm tünellerin bir gün ışığa çıkacağını bilir, tüm karanlıkların bir gün aydınlanacağını bilir , çünkü inandığı dertlerinde sahibi olan yüce bir yaradan var, o yüzden ümidini asla kaybetmez. Sadece izler sessizliği kendi kabuğuna çekilir, ince gibi görünen kabuk aslında onun ruhuyla ördüğü çelik ipler gibidir , canım benim güzel yüreğine sağlık, ne zaman okusam duruşum değişiyor, kucak dolusu sevgiler:**
elif.kurt tarafından 21.5.2025 11:59:25 zamanında düzenlenmiştir.
‘’Nasıl bakarsan öyle görürsün’’ der Hz. Mevlâna. Bu şiire tasavvufi açıdan bakarsak farklı, dünyevi açıdan bakarsak farklı okuruz. Her iki tarafa da konabilir kanımca…
Kabuk: Bir meyvenin, bitkiniz veya bir maddenin dışını saran koruyucu tabakası. ‘’Kabuğunu kırmak’’ deyiminden yola çıkarsak acaba; bir doğumdan mı bahsediyor veya önyargıları kırmaktan mı yada içinde bulunduğu zorlu durumlardan kurtulma çabası mı?
‘’Göz kapakları aralandığında, ruha düşen bir gölge, narin çiçeğin ilk yaprağında muammalı bir ışıltı ...’’
Bir bebeğin ilk gözlerini açtığında karşısında objeler gölgeden ibarettir. Işığı hisseder ama nesneler ona buzlu camın silüeti gibi görünür. Bu da muammalı bir ışıltı olsa gerek…
‘’Bir şafağın vaktinde, yabancı ve sonsuzum. Büyülü bakışlarımın saklı sırrıyla kıymetli bir sandık gibi uyanırım.’’
Gözlerim açıldıkça, objeleri tanıdıkça yabancısı olduğum bu yere evvelden gelip ebede gideceğimi bilirim. Ardımda ki bu sırların varlığıyla uyanırım.
‘’Siyah ve ayazda, düşlerin avuttuğu gül avuçlarına ağrımış yollar... Karanlığın soğuk ellerinde bir kışın savaşı, dilsiz bir çiçek sıcaklığında. Ve bir ırmak coşkunluğunda sürüklenirken dizelerim, dağların o heybetli duruşu, suların durulmayan akışı için, küçük bir gül için...’’
Eza yolunun zorluğuna bakmadan, yaz kış demeden, karşıma dikilen dağların heybetine aldırmadan ırmak kadar coşkun dizlerimle sürüklenirken küçük bir gül (sevgili) için dahi kendimle çatışırım…
‘’Oysa şimdi, Yeşillerimi ayazlar aldı, sen tut elimi.’’
Umutlarım azalmaya başladı soğuk yakarken tenimi tut elimden sevgili, ısıt donmakta olan yüreğimi…
‘’Varlığın en keskin bıçağı, yokluğun en derin kuyusu, hiçlikle dans eden sessizliğin en iyi dili. Yorgun ruhum, tüm kelimeler suskunluğa kavuştuğunda yeniden doğmaya hasret. Sensizlik, duvarları olmayan bir boşluk gibi yutuyor her şeyi.’’
Ey Rabbim! Varlığın varlığıma en keskin bıçak, yokluk en derin kuyu, hiçliğe adanmış bedenim anlamlandıran en kutsal dil sende! Yorgun ruhum yeniden doğmak için sana hasret. Yokluğun ızdırabın aşılmayan duvarı ki yutuyor her bendimi…
‘’Ve işte o zaman, En çok da sessizliğin sesini...’’
Ya Rab! Sessizliğim ürkütüyor Sen tut ellerimi…
Acizane hissiyatım bu yönde, ben acizane bu gözle baktım. Başka bir göz ayrılık, yalnızlık ve acıların arasında sevgiliye seslenme olarak da yorumlayabilir.
Sürçü lisanımız olduysa affola en doğrusunu gönülleri bilen bilir ve şairimizin kendisi…
Bazı kelimeler şiirin kabuğunu öyle güzel soyuyor ki,içinde o narin çiçek tüm ışıltısını ortaya çıkarıyor.
Mevlana'nın o meşhur sözüyle başlayıp,her mısraya kattığın o tasavvufi ve dünyevi bakışınız şiiri satır satır öyle güzel aralamış ki..
O sessizliğin sesi... O ürkütücü yalnızlıkta duyulan ilahi sese özlem. Nasıl yoğun bir huzur,sürekli doğmaya hasret. Fizilsel bir doğum mu, ruhsal bir uyanış mı.. Saygıdeğer Aren,kıymetli yorumun bambaşka pencereler açtı. Şiirin özüne dokundu.
O zaman ne diyelim, En doğrusunu gönüller bilen bilir elbet.
En çok hangi sesi duyuyorsak ,orada daha çok oluyoruz galiba,Aren.
Bu güzel derinlikli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Bazı kelimeler şiirin kabuğunu öyle güzel soyuyor ki,içinde o narin çiçek tüm ışıltısını ortaya çıkarıyor.
Mevlana'nın o meşhur sözüyle başlayıp,her mısraya kattığın o tasavvufi ve dünyevi bakışınız şiiri satır satır öyle güzel aralamış ki..
O sessizliğin sesi... O ürkütücü yalnızlıkta duyulan ilahi sese özlem. Nasıl yoğun bir huzur,sürekli doğmaya hasret. Fizilsel bir doğum mu, ruhsal bir uyanış mı.. Saygıdeğer Aren,kıymetli yorumun bambaşka pencereler açtı. Şiirin özüne dokundu.
O zaman ne diyelim, En doğrusunu gönüller bilen bilir elbet.
En çok hangi sesi duyuyorsak ,orada daha çok oluyoruz galiba,Aren.
Bu güzel derinlikli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
sessizlik en çok kalabalıkken konuşur. yokluğun koynunda büyür bazı cümleler. ve en keskin bıçağa dönüşür bazı dokunmayan sözler. kelimeler yorulduğunda ise insan gözleriyle dua etmeyi öğrenir.
''ayazın rengi yoktur'' der şair. dokunduğu her şey soluklaşır. duyguların donma noktasıdır bu. yolların ağrısı. yeşiller birer birer gittiği zaman fark eder o anları.
“sen tut elimi.” bazen bir insanın tüm hayatı bu cümlede saklıdır.
tutulmamış bir elin sıcaklığından mahrum kalmak, bir ömrün en eksik yanıdır. bir avuç sıcaklık ki, koskoca bir karanlığı yakabilir. sadece bir gül için yaşanır bazı fırtınalar. küçük bir umut, büyük bir başkaldırıya dönüşür bazen.
en derin boşluklar, herhangi bir duvarı olmayan boşluklardır. içine düşerken neye çarptığını bilemez insan. çünkü her şey sessiz çünkü her şey uzak ve tanımsızdır. ama yine de bir ses bekler insan.
kabuk sadece korumaz, aynı zamanda saklar. yarayı da, iyileşmeyi de…insan bazen kırılmadan kendi özüne ulaşamaz.
içe çekilen her acı bir kabuğa dönüşür zamanla. kabuğun altında kalan ise korunmaya alınmış bir narinlik, dokunulduğunda kırılabilecek kadar hassas bir iç dünya vardır.
her yaranın bir hikâyesi her kabuğun bir sessizliği vardır. yara, bir acının temsilidir. sözle anlatılamayan duyguların isyanıdır. zamanla kabuk bağlasa da tamamen geçmeyen bir sızı olarak varlığını sürdürür durur.
kabuk ise onun ardından gelen suskunluktur. kelimelerin artık kanamadığı, duyguların içe çekildiği bir evre. her kesik bir cümle, her kabuk bir noktadır. kabuk ayrıca savunma halidir. duygusal anlamda zırh kuşanmaktır. yani içe kapanmak demektir.
işte o vakit insan kalbinin etrafına bir kabuk örer. şiir de bu kabuğu dillendirir. ......
şiirin insanın içini susturmadan dinleyen bir dost gibi. acının dilsizliğine tercüman, sevgiyi sarsmadan anlatan bir merhamet dili var. imgeler kurmuyorsun, yürüyen yollar inşa ediyorsun. senin dizelerinde insan hem yara hem şifa.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.