Pusu
olmaz deme
olur Abbas bu iki yüzlü yaşamın avlusunda senin de bileğin bükülür fırtınada devrilen ağaçlar gibi dal budak sende yerlere serilirsin alaturka bir meyhanede parçalanan porselen tabaklar gibi çatır çatır sende kırılırsın ölümden iki okka ağır gelince ayrılık o çıkmaz sokaklarda sende kaybolur unutturmaktan çok uyuşturmaya meyilli antidepresanları sende yutarsın en mutlu anında kallavi acılar etrafını sarınca ali kıran baş kesen bir eşkıya gibi tüfek çatınca kalbine mutsuzluk değil erkek olmak yedi başlı ejderha olsan sende ağlarsın işinin ehli bir hattat tırnağıyla kazır göğsüne aşkı sen aptal aşık zehirden şifa uman simyacı gibi mutluluk umarsın aşktan gel gör ki… alınmayan bir selam gibi karşılıksız kalır sevdan aynalara acımadı ki taklidi yapsan da bir kaşık suda sende vurursun dibe güvendiğin dağlar bir bir yıkılınca içmem deme Abbas sende gömülürsün bardağın boş tarafına her kadehi duvarlara çarpa çarpa sende içersin bile bile, göre göre düştüğün bir pusudur aşk düşmem deme Abbas sende düşersin… |