Abandoneeyvallahım yok artık dünyaya hınca hınç umarsızım hayat çapraz fişek eşkıya gibi yollarımı kesip karabasan gibi üstüme geldikçe sanki birileri bunu bekler gibi ha bire ölü toprağı seriyor üstüme boş ver aldırma desem de hücrelerime kök salıyor mutsuzluk gri bir sis çöküyor gözlerimin mavisine aldanmayın gök gürültülü kahkahalarıma bilseniz ne yenilgiler saklıyorum o rengarenk gülüşlerin arkasında öfkeli bir rüzgar gibi kapıları çarpa çarpa esmek isterken avazımı içime hapsedip bilseniz ne çok ben bırakıyorum o kapıların eşiğinde acılarıma kurşun dökmekten usandım sanki kendine sıkılmış mermiyim göğsümde kırk yerinden yağmalanmış kalbim heybemde kırk yamalı şiirlerim şu öküzün boynuzunda ki dünyada başka dikili ağacım yok nakavttı kabullenmiş abandoneyim bazen bir Kızıldeniz yarılıyor önümde ardına dek açılıyor kırk kilitli kapılar tamam diyorum mutluluk sırası bana geldi tam kıvrılacakken mutluluğun kollarına koştur koştur kara haber getiriyor postacılar boğma rakı gibi boğuluyorum y o r u l d u m… bir güne bir ömür sığdırmış bir kelebeğin yorgunluğu var üstümde bu kurtlar sofrasında rüzgar ekip fırtına biçmekten her gece bardağın boş tarafına gömülüp mutsuzluğun dibini bulmaktan y o r u l d u m… bir bebek minik elleri ile kendinden uzağa nasıl iterse salça sürülmüş memeyi bende kendimden uzağa itiyorum aşkı ve aşkım’sı şeyleri eskisi gibi… aşktan da medet ummuyorum kurşun gibi ağırlaştı var olmanın dayanılmaz hafifliği ben artık t a ş ı y a m ı y o r u m… |