Sürgün Çiçek
....
henüz çatlamamış bir nüveydi suyun sunmadığı toprağın kavrayamadığı bir kün öncesiydi sessizliğin bir yalnızlığın anatomisi bir zemin senfonisiydi yontulmuş ömrünün son kalanı yakasına takılan bir ödünç nişanı kesik bir başak gibi üzgündü gözleri gün ağrısı çekiyordu önünde diz çöküp yalvarıyordu kaç bahar gelip geçmişti ömründen alnından öperek uyanamıyordu hiç sabahın kıyasıya kaybettiği savaşın en müstakbel sanrısıydı içindeki bedevi yangını hiç bilmedi içinden kör bir kar kervanı geçti toprağın namusuydu çıplaklığı bütün sıfatlarının yok sayıldığı derbeder bir cümleydi şimdi hiç yaşamamış hiç yaşanmamıştı ne anıları vardı hatırlayacak ne de sırlarını döken bir sağanağı doğumundan başka hiçbir rüyası olmayan tekil bir düşün artığıydı bir gölün durgunluğunu taşıdı gözleri ve bir camın donukluğunu ne yeşilinden haberi vardı çağın ne de sarısından ne acısını filizleyebildi ne de kokusuzluğunu değiştirebildi hiçbir iz bırakmadan çekip gitti , , _boran |
Sürgün sırların kaybolan ayak izlerinde
Üzgün bir çiçeğe tutunmak.
Hüznü içmenin tarifsiz kervanında
Doğacak yollar belkide
Belkide her sonun acılı bekleyişinde
Kendini yeni bir iklime devreden şiir.
Derinliğine öyle anlamlar çıkıyor ki
Ruh alfabesi zengin şiirdaşıma gönülden tebriklerimle
Sevgiyle