ÖZE DÖNÜYOR İNSAN
Bu sular benimle dosttu yol vermiyor geçeyim,
Savrulmuş kum taneleri gibi dağlar geliyor üstüme, Uzaklarda koşan yılkı atlar bekliyor sanki beni, Turnalar öterken geçmeliydim bu vadiden, Yaralanmış bir beden içine gümülmüş bir yürek, Sızlıyor göz kapaklarım uykusuz günlerin ardından, Bukağı mı vuruldu dilime kelimelere döküldü hüzünlerim, Yürü be yüreğim sen bensiz ben sensiz yapamayız, Arılar kovanda uğuldarken bir sabah vakti çaktı şimşek, Heyecanım zirvede çakır dikenleri mi yoluma dökülen, Gün ağarmadan turaçlar ötüyordu sazlıklar içinden, Berdi ve kamışlarla yapılmış fakir viranede geçen günlerim, Acımasız çetin savaşlar ortasında bıraktı umutlarımı, Güvercinlerim uçmuyor nerden gelecek müjdeli haber, Rüzgârın bahtı kararmış kasırga esiyor sanki üstümden, Isırgan tarlasına dadanmış piknikteki hindilerim, Evsinim ayıların ini mi umarım yanıltmıyor gördüklerim; Alemin hüzünlü semasında çizgiye dönmüş bulut kümeleri, Yırtınan yabani hayvanlar mı yoksa patlayan volkanlar mı, Bir aşkım vardı her adımda karşıma çıkan engelleri atlayan, Sevdamı kaybettim bu karanlıklarda acaba ben miyim yıkılan, Sadık yârimin kara toprak olduğunu anladım Veysel’i dinlerken, Emellerim törpülerken yüreğimi kılıcım mı kınından çıkan, Mecnun gibi leylamı ararken Ferhat gibi dağları deldim ben, Ey gönlüm kiminle çıktın bu yola yalnız gidiyorsun baksana, Göğün katında taht kurmaktı hayallerim yere çakıldım, Bu yer zihnime otağ kurmuş çıkamıyorum buradan, Yetim çocuk gibi gözyaşlarım fışkırırken burnumdan, Alıp başımı gitmek istiyorum yılkı atlarla bu diyardan, Zamanın çözümsüz denklemi ben miyim çözülmeyen, Elveda gidiyorum parçaladım zihnimi kuşatan otağı; Mayın tarlasında tohumlarım vardı filize döndü, Bir bahar sabahı yeniden çıkacağım kara toprağın bağrından, Bulutlar suyunu bırakacak üstüme göğün boşluğundan, Masum çocuklar gibi koklayacağım çıkanı topraktan, Toprak özüm solmasın umutlarım özümle buluşmadan! Erol KEKEÇ/ 31.10.2023/15.22/Namazgah-İst |