Gece ve Sükunet
Gecenin kucağında doğar sessizlik,
Bilinmez karanlıkta konuşur yıldızlar, Her ışık her sır bir umut, Kim duysa kainatın ritmini, ruhu rahatlar... Bir garibin elleri titrer boşlukta, Beton soğuktur, yorganıysa rüzgar. Yıldızlar ona şefkatle göz kırpar, Sanki fısıldar: "Bu da geçer, sabret der." Bir annenin yüreği titrer, gözleri buğulu, Yolunu gözlediği evladına hasret. Gece uzun, ama duayla umut eder, Bilir ki sevgi bazen uzaktan şefkattir... Babalar, omuzlarında dünyanın yükü, Elleri nasırlı, kalplerinde sessiz bir çığlık, Onlar yıldızlara uzanır bir ışık arar, Her bakış sabır, her nefes bir umut saklar... Doğa konuşur en derinden sessizlikle, Bir rüzgar eser, taşır umut kıvılcımını, Ağaçlar eğilir, sükunetle doğrulmayı bekler, Kainat yankılanır, göğe çıkar feryadı... Ama karanlık Güneşin habercisi, Umut, sabrın dokusunda dokunmuş bir ilmek. Bir damla gözyaşı düşse toprağa, Oradan doğar en yeşil ağaçlar, baharla... Ve gece sonunda sabaha döner elbet, Göz yaşartan ayrılıklar unutulmaz kolayca; Ama yaşam yeniden filizlenir içten, Yeniden doğar ışık, büyük ve kutsal bir hedefe... Her feryat biter, her acı diner zamanla, Karanlığın sonu hep bir ufuk, hep bir ışık. Ve umut her defasında, insanın yüreğinde, Sessizce büyür, dünyayı yeniden sarar sevgiyle... Erol Kekeç/23.12.2024/Namazgah/İST |