Kalem ve Klavye (Öğretmen ve Öğrenci)
Bir sınıf dolusu gölgede, iki ayrı dünya,
Tahtanın önünde bir öğretmen, Geçmişin bilgesi, emekle yoğrulmuş. Sıralarda ise gözler ekranlara dalmış, Öğrenciler modern dünyanın ritmini yaşar... Öğretmen: "Kalem tutan eller nerede? Kağıda işlenen hayaller ne oldu? Ben bu tahtanın önünde bir ömür verdim, Ama şimdi sesim duyulmaz oldu... Bir harfin hakkını verirdik eskiden, Şimdi sözcükler kısa mesajlara sıkışmış. Bilgiyi ezberlemeden yaşardık, Ama siz, her şeyi bir tıklamada unutuyorsunuz." Öğrenci: "Öğretmenim, sizin dünyanız yavaş, Biz hız çağında doğduk. Ders dediğiniz ne ki? Bir arama motoru kadar bile bilgi sunmaz. Kelimelerimiz kısa, çünkü zamanımız yok. Hayat bir hız treni, durup düşünmek mi? Ona vakit yok. Siz anılarla yaşıyorsunuz, Biz algoritmalarla." Öğretmen: "Bir tıklama neyi anlatır, evlat? Bilgi, sadece bulmak değil, anlamaktır. Kitapların kokusunu bilmeden, Hayatın derinliğini nasıl kavrarsınız? Evet, teknoloji bir araçtır, Ama araçlara köle olursanız, Hayatın özünü kaçırırsınız. Ben size kökler vermek isterim, Ama siz sadece dalları arıyorsunuz." Öğrenci: "Biz kökler istemiyoruz, öğretmenim, Biz gökyüzünü görmek istiyoruz. Evet, teknoloji bizi bağladı, Ama o bağlarda özgürlük bulduk... Sizin söyledikleriniz eski bir şarkı, Biz yeni ritimlerle dans ediyoruz. Gelecek burada, parmaklarımızın ucunda, Ama siz geçmişte takılı kalmış gibisiniz." Öğretmen: "Geçmiş dediğin, sadece bir gölge mi? Ben size hikayeler anlatıyorum, Çünkü onların içinde insanlık var. Tarihi bilmeyen, gelecekte kaybolur... Evet, ben yavaşım belki, Ama aceleyle nereye gidiyorsunuz? Sınırsız bir hızın içinde, Kendinizi mi unutuyorsunuz, evlat?" Öğrenci: "Öğretmenim, dünya değişiyor, Ama siz hep aynı kalıyorsunuz. Bizim hayallerimiz başka, Belki de bu yüzden anlamıyorsunuz... Hayat bir oyun, Kuralları sürekli değişen. Biz oynuyoruz, kaybediyoruz, öğreniyoruz, Ama sizin o oyunlara inancınız yok." Öğretmen: "Hayat bir oyun olabilir, Ama her oyunun bir amacı vardır. Ben size anlamı anlatmak isterim, Ama ekranların sesi benimkini bastırır... Siz hızlı yaşıyorsunuz, Ama derinliğiniz kayboluyor. Ben bu tahtanın önünde bir ağaç gibi kök saldım, Siz bir rüzgar gibi geçip gidiyorsunuz." Öğrenci: "Öğretmenim, belki de haklısınız, Ama bizim yollarımız farklı. Bizim hayatımızda derinlik yok belki, Ama genişlik var, o da bir şey değil mi? Evet, köklerimiz zayıf, Ama her rüzgarda yeniden doğuyoruz. Belki de sizin hikayelerinizde bir şey var, Ama bunu anlamak için zamanımız yok." Öğretmen: "Evlat, hayat bir zaman meselesidir, Ama zaman sadece bir başlangıçtır. Benim hikayelerim sizinle yaşar, Eğer onları dinlerseniz... Evet, sizin dünyanız hızlı, Ama hız bazen bir yanılsamadır. Hayatın güzelliği, durup bakabilmekte saklıdır, Ama bunu anlamanız için zaman gerekiyor." Öğrenci: "Öğretmenim, belki de doğru, Ama biz yine de kendi yolumuza gideriz. Sizin dünyanızla bizimki kesişmiyor, Ama belki bir gün bir araya geliriz." Ve sınıf sessizleşir, iki dünya birbirine bakar, Ama gözler yine ekranlara döner, Ve sözler tahtada asılı kalır. Bir gün belki köprüler inşa edilir, Ama o gün gelene dek, her biri kendi yolunda kaybolur... Erol Kekeç/06.07.2024/Sancaktepe /İST |