PAN,MIDAS,APOLLON-İLK MÜZİK YARIŞMASI (KARA -13)
Olympos(Olimpos)/Syrinks(Sirinks)/
Güneş batmıştı, çayımızı içiyorduk Kara’yla Güzel bir müzik çalıyordu radyoda. "Bayılıyorum "dedim "Şu flütün sesine" "Kim icat etti acaba, insanlığa verdi hediye?" "O zaman onu anlatayım bu gecede " Ve Kara başladı sözlerine, Dikkatle dinle ;derinlerden bir flüt sesi gelir kulaklara, Pan’ın flütünden yayılır, yeşil kırlara, ormanlara. Yankılanır tüm doğa, en güzel öten kuşlar bile kıskanır o melodiyi. İşte bu çobanların, kırların tanrısı Pan’ın flütünün senfonisi. Pan diye bir tanrı var olmuştu Olympos’ta ,diğerlerinden oldukça farklıydı. Keçiye benziyordu ve muhtemelen Hermes’ti babası. Kafası keçiye benzerdi, boynuzları, kulakları ve sakalları, Belden aşağısı tamamen keçi gibiydi, vardı kuyruğu ve toynaklı ayakları. Doğduğunda annesi korkup bırakmış .Anla ki ne kadar çirkinmiş. Hermes Olympos’a getirip, büyütmeleri için perilere teslim etmiş. Zaman hızla akmış ve büyümüş bu keçiye benzeyen tanrı, Keyfine, eğlenceye ,müziğe düşkünmüş, neşeliymiş mizacı. Görünüşü iticiymiş ya , göstermezlermiş diğer tanrılar gereken saygıyı, Ayrılmış Pan Olympos’tan, mesken tutmuş kırları, olmuş kırların tanrısı. Gezermiş ,şarkı söylermiş ,dans edermiş kırlarda, Ne zaman güzel bir peri görse, koşarmış onların ardı sıra. Yine öyle bir günde, rastlamış güzeller güzeli bir periye, "Hiç böyle hissetmedim" demiş Pan, dönmüş deliye. Koşmuş peşinden ,"Dur" demiş "Söyle bana adını, kimsin sen" "Adım Syrinks" demiş peri, tiksinmiş Pan’ın çirkinliğinden. Devam etmiş, sürmüş bu kovalamaca saatlerce, Yorulmuş, umudu kalmamış perinin, sıkışmıştır köşeye. Yakalanmıştır artık, Pan açmıştır kollarını saracaktır periyi, O an bir demet saza dönmüştür bedeni, yardım etmiştir kardeşleri. Kederlenmiştir tanrı Pan ,üzülmüştür ve öyle bir of çeker ki, Ses kamışlardan yol bulur ,yayılır etrafa güzel bir melodi. Pan, farklı boylarda yedi tane kamış keser ,yapıştırır balmumuyla, Böylece oluşur bir müzik aleti, günümüze kadar gelir pan flüt adıyla. Düşmemiştir flütü ,o günden sonra elinden, Kim duyarsa etkilenirmiş büyülü sesinden. Çok yetenekliymiş müzik konusunda ,meydan okuyormuş Apollon’a, Ben daha iyiyim müziğin tanrısından, varsa cesareti çıksın karşıma. Kızmış bu duruma Apollon, Pan’ı arayıp bulmuş, kaçırmış Pan’ın huzurunu, Demiş" Güveniyorsan kendine bir yarışma yapalım, görelim kimin iyi olduğunu," Pan;"Kabul" demiş, "Haydi jüri bulalım, hemen yarışalım." "Seçsilsin en iyi olanı, sonra da bu konuyu kapatalım Tamamlanmış hazırlıklar, Kral Midas jüri olarak seçilmiş, İki tanrı da almış müzik aletlerini hazırda beklemiş. İlk önce Apollon çalmış lirini, o ne güzel ne hüzünlü melodi? Ağlamaya başlamış Midas ,gitmiş bütün neşesi. Sonra Pan flütüyle çalmaya başlamış eğlenceli güzel bir şarkı, Hayran hayran dinlemiş ama seçme anı, zorda bırakmış kralı. İkisi de tanrı ve ikisi de bu işte çok iyi, Kimi seçsem darılacak diğeri. Önce seçmek istememiş, "İkiniz de çok iyiydiniz. Kusursuz çaldınız, hepimiz buna şahidiz." "Seçmek zor, seçmediğime haksızlık ederim" "Sonra ben bunun ıstırabını çekerim" "Olmaz " demiş Apollon , "Birimizi seçeceksin" "Bu görev sana verildi, artık vazgeçemezsin." "Peki" demiş Midas, "Açıklıyorum o zaman kararımı, Siz çok güzel çaldınız Tanrı Apollon. Ne güzeldi o melodi, kalbimi çaldı." "Ama" demiş ,devam etmiş; "Flütün sesini çok sevdim, Bundan güzel melodi duymadım, Tanrı Pan’ı birinci seçtim." Hiddetle bağırmış tanrı Apollon, "Ben varken nasıl Pan’ı seçersin, Demek ki kulakların güzel müziği duymaz, o zaman cezanı çekeceksin. Ayırt edeceksin iyi müziği ,büyüyecek kulakların." Midas yalvarsa da ikna olmaz Apollon, der ki; "Boşuna yalvarmaların." Apollon gidince uzamaya başlar kulakları, döner eşek kulağına, Utanan kral kimseye görünmeden gizlice girer sarayına. Eşek kulaklarını herkesten saklar Midas, günlerce. Kocaman bir şapka takmaktadır ,anlayamaz hiç kimse. Saçları uzamıştır, çağırır berberini saraya, Tehdit eder, alacaktır canını ,sırrını açıklarsa. Sır büyüktür ,ağır gelmiştir berbere, Çıkmıyordur aklından gördükleri, sığdıramaz içine, Gider ormanda ,bulur bir su kuyusu, haykırır sırrını, "Midas’ın kulakları eşek kulağı, Midas’ın kulakları eşek kulağı" Yankılanır kuyuda sesi, rüzgarla, otlarla etrafa dağılır, Herkes öğrenmiştir sırrını, anlar Midas berber çenesini tutamamıştır. Bir kaç defa kestirir kulaklarını Midas, ama tekrar uzamıştır. Ömrünün sonuna kadar eşek kulaklarıyla yaşamıştır. "Pan’a ne oldu peki?" dedim Kara’ya Dedi ,"Daha bitmedi anlatacağım onu da." Umursamamış Pan, Apollon’un tavırlarını, O yine mesken tutmuş kırları. Çalmış flütünü, koşmuş perilerin peşinden, Çok mutluymuş hiç ayrılmamış yeryüzünden. Yardım edermiş savaşlarda Yunanlılara ,korkunç çığlıklar atarmış, Düşmanları o seslerle korkutup kaçırırmış. Maraton savaşı öncesi korku salmış Pers askerlerine, O günden sonra bu duygu "panik" olarak yer etmiş dillere. |