MAVİ MÜREKKEPHangi harfi eksik bıraktık düşlerimizde? Kim toplar bizden sonra kırılmış hecelerimizi? Bir bavul dolusu isyan kaldı kapımızda, Ve sabah, hiç bilet kesmedi adımıza. Rüyalar, kireç kokan bir duvarda yankılanırdı, Sesler öyle çatlaktı ki, sonunda yankı bile susardı. Ucu karanlığa batık, bir fener söndü gözlerimde, İçimdeki harfler, soğuk bir suda boğulup kalmıştı. Sokağın diline düşmüştü ayak seslerimiz, Gölgeleriyle konuşan bir çocuk gibi yalnızdık. Hangi köşeyi dönsek, başka bir hatıra soluyordu, Zaman bir makas gibi kesiyordu umutlarımızı. Bir martının kanadına yazmıştım adını, Uçarsa, geceyi delip göğe varacaktı. Kelepçeli şehir, geceyi yırtacaktı. Ellerim hep mavi mürekkep kokacaktı. Ama gökyüzü, cebinden yıldızları düşürmüştü. Zaman incelmişti, ortasından kopmuştu gece. Kim yazacaktı şimdi yarım kalan hikâyeleri? Kim toplayacaktı düşürdüğümüz gölgeleri? Sonra bir rüzgâr ismimizi çaldı rüyadan, Şehir titredi, martılar sustu bir anda. Sabah, kirli bir beyazla doldu ufka. Mavi mürekkep kokuyordu ellerim hâlâ. Biz mi tüketmiştik sabahın rengini, Yoksa gökyüzü mü inadına griye boyandı? Bir martı, açık bir mektup gibi taşıyordu soruları, Ve rüzgâr, cümlelerimizi bir köşede sakladı. |