Bir Üzüm Bağında Bir Nebigecenin nabzını yıldızlar tuttuğundan beri aydınlık insana bir armağan değil bir vaiz aynayı kırınca günahlar da çocuk gibi ağlayabilir yırtık bir Yusuf gömleği dikilebilir belki kırk yerinden ama mevsimler şarapla helâlleşirken bir üzüm bağında bir nebi kaybolabilir Kâbe’nin gölgesi dağlara düştüğü an kıyam, insana yük değil şükürdür müezzinler minareyi yıldızlara bağlayınca gökyüzü kuşların kanadını hafifletebilir hırka, yine Veysel’in hırkasıdır ama tenin ruhunla vedalaşırken bir rahle üstünde bir zebani sigarasını söndürebilir asi bir nehir yatağını terk ettiğinde köprüler, göğe uzanan ayetler gibidir bir mağarada unutulan eski bir kandil karanlığa adalet öğretemez belki hiç bir zaman ama tufan, arşa yaslandığında tahtadan bir gemi bir peygambere mezar olabilir bir imam yanlışlıkla kıbleyi değiştirdiğinde Dünya, bir anlığına gerçekten durabilir bir anda dirilir kadim bir zemberek zamanı yeniden kurabilir abâ, yine İsa’nın abâsıdır ama Mesih toprağı son defa öptüğünde mahzenin köşesinde bir üzüm, bir peygamberle helâlleşebilir... |
O un akıl almaz. zamanı tutulan ay ve güneşe değdi insan küçüldü düşünçelerde