Habil'in gözyaşları. . Sessizliğin tüm yalvarışları ömürlere acıyışlarından... Düşünmenin varacağı her sarpalık geceye bir hüzün yaprağının konuşudur oysa. Yaşama dair belirsizliğin ötesine geçebilmeyi zorlayabilmek gerek belki de. Ömrün, bir dalgada hayat bulan beyaz bir köpükten farkı olmadığını anlayabilmek için. O kadar kısa olabilir ama temiz başlar herşey, hem de bir köpük beyazlığında... Bir martı süzülür aniden gözünün önünde. Bir an huzurun o kaybolmuş pırıltısını hisseder yüreğin, o martının gökyüzünde süzülüşünde... Deniz, kumsallar ve hiç bıkmayan dalgalar... Bir müziğin ritmi olup tutuşurlar varlığın melek dokunuşlarında... Ta ki, ansızın Kabil ilişir o bembeyaz köpüğe... Sessizce işler zulmetleri griden siyahlara... Güneş ilk defa doğmak istemez yeryüzüne... Gök, üzüntüsünden kara bulutlardan seçer bu kez elbisesini... Yağmurlar, işte ilk o zaman gözyaşı olarak iner yeryüzüne... Habil’e ağlamak için... Ve Habil... Yeryüzü yeniden dirilişine hasret... Habil, bilir misin? Hiç bu kadar kararmamıştı senden sonra yeryüzü... Her yer kan, acı, günah ve haram... Ama artık maalesef, bulutların gözyaşları da kurumak üzere... . . |
Saygılarımı sunuyorum.